19 Aralık 2012 Çarşamba

Sen Beni Sokaklardan Say (Canlı Kayıt)


Yasemin Mori'nin 2. albümü Deli Bando'dan "Sen Beni Sokaklardan Say"



Erekli - Tunç studyolarında canlı kaydedilmiştir. (14.12.12) 


Vokal_ Yasemin Mori
Tuşlu Çalgılar_ Can Çankaya
Flüt, Alto Saksafon_ Serdar Barçın
Gitar_ Barlas Tan Özemek
Tenor Saksafon_ Korhan Futacı
Bas Gitar_ Gökhan Şahinkaya
Davul_ Berke Can Özcan
 

14 Aralık 2012 Cuma

21 Aralık - Salon İKSV

Yasemin Mori - 21 Aralıkta Salon'da

 21 Aralık Cuma  - 22.30
Biletler Biletix ve İKSV'de

Nejat Eczacıbaşı Binası
Sadi Konuralp Caddesi No:5
Şişhane 34433 İstanbul

2 Aralık 2012 Pazar

Açık Radyo "Yerli"

Yasemin Mori, Açık Radyo'da Tayfun Polat'ın konuğu oldu. Deli Bando'yu konuştu...

12 Kasım 2012 - Açık Radyo "Yerli" Yasemin Mori

1 Aralık 2012 Cumartesi

Memleketin Hali - Habertürk

Yasemin Mori, HaberTürk'te Memleketin Hali programına konuk oldu.

Yasemin Mori - Muşta Canlı Performans (25 Kasım 2012)
Yasemin Mori - Geronimo Canlı Performans (25 Kasım 2012)

28 Kasım 2012 Çarşamba

5 Aralık @ Hayal Kahvesi Bursa


Yasemin Mori 
5 Aralık Çarşamba - 22.00
Hayal Kahvesi BURSA 
20 TL - Biletal 

 Fatih Sultan Mehmet Bulvarı No:59 Nilüfer / BURSA

17 Kasım 2012 Cumartesi

22 Kasım - Peyote Eskişehir


Yasemin Mori
22 Kasım Perşembe - 22.00

Hoşnudiye Mh. Vural Sk. No: 35 Tepebaşı 

14 Kasım 2012 Çarşamba

METROPOLİS

Yasemin Mori, Okan Bayülgen'in yeni programının jenerik müziğini Fatma Turgut ve Okan Bayülgen'le birlikte seslendirdi.



METROPOLİS

Vokal: Yasemin Mori - Fatma Turgut - Okan Bayülgen
Söz-Müzik: Tuncer Tunceli - Okan Bayülgen
Gitar-Davul-Efekt: Tuncer Tunceli
Tenor Saksafon: Korhan Futacı 

*** 
Kaybolma sakın şehirde
Öyle hissedebilirsin 
Sakın kanma büyük şehre 
Öyle görebilirsin
 Korkma sakın korma küçüksün, evet
Büyürsün 

Büyük şehri fethedeceksin
Çünkü büyüyeceksin
Küçük bir kedisin şimdi
Merak etme dal içine
Bu orman senin
Bu savaş senin 
Bu şehir, bu karnaval, İstanbul; senin!

Burası İstanbul
Metropolis 

Büyük caddeleri boş geceleri 
Sığınacak kuytular tehlikeli 
Bitkin dönüyor eve gece 
Yatağına seriyor ümitleri 
Şehir büyük uzun yüksek aç 
Karanlık soğuk belalı kaç 
Sakın inanma, sakın kanma 
Zaman uzun, yol uzun, hayat uzun 
Sen gerçeksen hayat gerçek şehir gerçek...

4 Kasım 2012 Pazar

“Zorlukları seviyorum, insana çok şey katıyor”

 

Yasemin Mori'yle bir gün…


Dört yıl aradan sonra yayınladığı yeni albümü "Deli Bando" vesilesiyle Yasemin Mori'yle buluştuk. Bir "Anadolu yakası" bağımlısı olan Mori'yle olan İstanbul turumuz Bağdat Caddesi'nde başladı, Fenerbahçe sahilinde devam etti ve Erenköy'de bitti.





 Müzisyen Yasemin Mori, İstanbul'da yaşamanın tam anlamıyla tadını çıkarıyor. Şehir hayatının göbeğindeki kaostan ziyade, Anadolu yakasının sahil kesiminde olmaktan ve köpeği Badu'yla çıplak ayak denizkenarı yürüyüşleri yapmaktan hazzediyor, mesela. Feneryolu'nda oturuyor, Özgürlük Parkı'na kurulan organik pazardan alışveriş yapmayı, Bağdat Caddesi'nde kahve içmeyi de seviyor. Spordan ise asla vazgeçemiyor. Erenköy'deki Marmara Yelken Kulübü'nde denediği "stand-up pedal" yeni hevesi. Mori'yle erken saatlerde buluştuk ve Touch İstanbul için yazdan kalma bir günün keyfini birlikte çıkardık.

Küçüklükten beri mi Anadolu yakasında oturuyorsunuz?
Aslında İstanbul'da hep Yeniköy'de yaşadım. Avrupa yakasının şehir hayatına adapte olamazdım. Sakin yaşamayı seviyorum çünkü. Bu yüzden doğanın olduğu yerlere, uzaklara, tekbaşıma olabileceğim yerlere taşındım. Şehri yaşamak eskiden zevkliymiş. Şu anki yaşama uyduramıyorum kendimi. Yeniköy'den karşıya taşınmayı hiç düşünmemiştim.

Nasıl karar verdiniz diğer yakaya taşınmaya?
Birlikte çalıştığım müzisyen arkadaşlarım hep karşıdaydı. Fenerbahçe'de atölye vardı ve gidiş geliş beni çok zorlamaya başlamıştı. Sonra bir gün atölyenin karşısında kiralık ilanını gördüm ve gelip evi kiraladım. Çok beğendiğim bir yerdi. Üç, dört yıl önceydi. Bir anda buranın bağımlısı oldum. Bu kadar seneyi ben nasıl zorlayarak böyle geçirmişim, inanamıyorum şimdi…

Hayatınızda çok şey değişmiş galiba…
Kesinlikle öyle. Şimdi hiç Avrupa yakasına geçmek istemiyorum. Buraya geçince köpeğim oldu: Badu… Üç buçuk senedir benimle. Karşıda bu çok zor. Bu yüzden kaostan kendimi arındırdım.

Hiç mi Avrupa yakasına işiniz düşmüyor?
Çok gidiyorum şehre tabii. Tiyatrosudur, gezme alanlarıdır falan. Ama ben Eminönü, Balat, Mısır Çarşısı, Sultanahmet, Kapalıçarşı'yı çok seviyorum. Balat'taki arkadaşlarıma gitmeyi çok seviyorum. Oralarda yaşamayı düşünemiyorum ama hep gidecek mesafede olmak istiyorum.

"BURADA SOKAKTA YALINAYAK DOLAŞABİLİYORUM"

En çok nesini seviyorsunuz Anadolu yakasında olmanın?
Ben burada kendimi özgür hissediyorum. İnsanlar şehrin içinde, mesela Nişantaşı'nda birbirlerine çok odaklılar. Sürekli bir bakış var… Burada ben sokakta yalınayak gezebiliyorum. Burada insanlar daha kibar, daha özgürlükçü, daha sevgi dolu. En çılgın elbiselerle Bağdat Caddesi'nde gezebilirim, başka bir uygarlığa gelmiş gibi hissediyorum. Burada her şey neşeyle yürüyor, insanlar seni kabul ediyorlar.

Bu özgürlük müziğinize de yansıdı mı?
Evet, birinci albüm çok dertliydi. Bu sefer başka bir şey oldu. Denize gidebilmek, oturduğun yerde ağaçların olması, üzerine bir şey geçirip sahilde yürüyüşe gidebilmek çok önemli.

Sanki bu İstanbulluların bildiği bir şey değil gibi… Oysa İstanbul'da her şeyi yapabilmek mümkün.
Evet, bu lüks. Bu şehir yalnızca Taksim'den ibaret değil. Ben paten kayıyorum mesela. Yeniköy'de otururken Bebek'ten Sarıyer'e kadar giderdim. Burada Fenerbahçe'den Bostancı'ya kadar gidiyorum. Oradaki hisle buranın hissi çok farklı. Burada herkes paten kayıyor, bisiklete biniyor, spor yapıyor. Mesela "stand up pedal"ı öğrendim demin. Sahile yakın olan insanların içi temizlikle dolu. "Gel sana öğretelim" diyebiliyorlar, sanki bir Ege kasabasında yaşıyor gibiler. Ben spora meraklı bir insanım. Bu insanın yaşam tarzını, müziğini etkiliyor. İstanbul'un içinde her şey var. Aradığında kendine istediğin gibi köşeler bulabiliyorsun. Kişisel özgürlüğüme, huzuruma burası çok iyi geliyor. Bu albümü de hiçbir şey düşünmeden bir bahçeye iki yıl boyunca kapandık ve yaptık. Ne parayı ne de hayatı dert ettik. Burada bir sorunsuzluk var, herkes keyif adamı. Hayatın zevki böyle çıkıyor.

Eskiden böyle değil miydiniz?
Ben daha toplumsal bir tiptim. "İnsanlar zordaysa ben de o insanların acısına ortak olmalıyım" derdim. Sosyal düzende konumlanmaya çalışır, kendimi unuturdum. Önemsemezdim kendimi. Bu albümle birlikte değişti ama bu. İnsanlar böyle olmasını istiyorlar ve ben hiçbir şeyi değiştiremiyorum, bunu anladım. Kimse kimsenin umrunda değil. Eğer sen iyi durumda değilsen bir şey veremiyorsun onlara. Bu kapitalizmin tuhaf bir çelişkisi. Herkes aynı düzeyde olduğunda daha huzurlu hissediyorum ben. Artık kendi sevdiğim şeyleri önplana çekiyorum.

Başka bir şehre gittiğinizde İstanbul'u özlüyor musunuz?
Ben bir yere gittim mi diğer şehri özlemiyorum aslında. Ama İstanbulluluk var serde. Bu bir düş gibi, hayal gibi… Çok değerli bir şey bu. Hani New Yorkluluk falan vardır ya, anlatırlar, o saçma. İstanbul'da her şeyi yapabilirsin. Osmanlı'yı, öncesini hissetmek muhteşem bir şey.

Bu şehre hayransınız, her sözünüzden belli.
Aynen öyle… Elimde kayıt makinesiyle İstanbul'un seslerini kaydettim mesela. Bir araba geçiyor "dan dan dan" diye tekno çalıyor. O arada birisi "yeter lan!" diye bağırıyor. Kargalarından martılarından tut, bir sürü ses… Qbase'i açıp bakıyorum bazen o seslere. Şehrin tatlı tınıları bunlar. Ses olayı bende bir takıntı. Bu yüzden Boğaziçi Caz Korosu'yla da şarkı yaptık.

"ZORLUKLARI SEVİYORUM, İNSANA ÇOK ŞEY KATIYOR"

Uzun bir süre, dört yıl ara verdiniz bir albüm için…
Albüm hazırlık döneminde zorluklar yaşadım mesela. Beraber yola çıktığım bütün hayranlarımı bırakıp "kusura bakmayın şu an bir şey üretemiyorum, üzgünüm" demek zorunda kaldım. Ama zor olsa dahi bir şeylerin peşinden gitmek güzel. Zorlukları seviyorum, insana çok şey katıyor.

Kendinizi garantiye almak istemediniz mi hiç? Bu kadar uzun ara vermek riskli değil miydi?
En büyük yanlış bu ama müzikteki. Şarkıların içeriği çok kuvvetsiz. İnsana kalben gerçek bir şey söylemiyor. Şarkıların hepsi planlanmış, endüstriye hizmet edebilmek için yapılmış şeyler. Müzik öyle değil oysa. Bana çevremdekiler o dönem "Buradan yürü, buradan güzel para kazanırsın, buradaki fanların seni besler, bizim dediğimiz gibi yap, çok fazla sorgulama" diyorlardı. Ben bunu istemedim.

Yeni şarkılarınızda belirli bir formül yok sanki. Punk gibi neredeyse… Bunu cesur bir hareket olarak görüyor musunuz?
Evet, cesur bir şey olarak görüyorum. Müzikal olarak iyi bir şey yapmanın peşindeyim. Kafamda bir sürü şey duyuyorum. Müziğin ne demek olduğunu unutturdular insanlara. Ve ben buna uyandım. Ülkemizde müzik diye bir şey olmasın diye uğraşıldığının farkındaydım. Ben müzikten kendime yollar çıkarmak, kendi varoluşumla ilgili bir şeylere daha çok değebilmek; hem köklerime hem başka alemlere akabilmek isterim. Aramak ve bulmak… İki komik laf, bir tatlı sözle olmaz bu.

Şarkıları yazdığınız sırada ne okudunuz?
Doğu felsefesi ve mitolojisi ile ilgili şeyler çok okudum. Şamanlarla ilgili… İyileştirme, şifa verme kafasına girdim. Bu şehirde nasıl uygulanabilir bilmiyorum ama ben eğer bu şehir olmasaydı, bir ormanda nasıl yaşar, nasıl kendimi güçlü kılardım onu düşündüm.

"Dünya"nın klibi de onu yansıtmış sanki.
Evet. Bu şehir bana göre kalıcı değil. Her şey bir gün bitecek ve tek gerçek olan, doğa kalacak. Bu ağaçlar cansız değil, önemsiz değil. Ağaçlar sabırla çok büyük bir şey veriyorlar insana. Bir sürü şey de deneyimledim. Spiritüel bir dünyanın içine girdim, bu daha çok keşfedilmeyi hakediyor. Bu evrenlerden yalnızca biri. Şu an garip bir gerçeklik yaşıyoruz. Ama bunun etrafını saran bir sürü paralel evren var insanın bunun üzerine zıplayabilme şansı var. Teknoloji bunlardan beslenerek bizi uyutuyor.

Ne dinlediniz peki, bir şeyler kaydederken?
Rock dinlemiyorum, bıraktım o durumu. "Ay şunun sound'u çok güzel" demek anlamsız.

Arabanızda The Doors CD'si görmüştüm...
Evet, tatile çıktık ve bana bir sürü şey yaşattı. Ama onun dışında asıl koptuğum şey free jazz oldu. Piyanistler, virtüözler… Ornette Coleman mesela. Zorlayan şeyleri dinlemeyi seviyorum, ben cazın gelişkin türlerini de seviyorum. Açılıp açılıp, her şeyin büyüdüğü, çoksesli, formların önemsiz olduğu, sadece seslerin ve enstrümanların duyulduğu, başka frekansları açmaya çalıştığı… Jazz çünkü bir matematik. Yere göğe sığdıramıyorum bunu.

Çok yönlüsünüz. Bazı şarkılarınızın sözleri çok şiirsel. İlk albümde de albüm kapağını siz çizmiştiniz. Müzik dışında bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?
Bilmiyorum, bazen saatlerce düz yazılar yazıyorum. Ama en sonunda kelimeler bana kifayetsiz geliyor. Murakami mesela, inanılmaz bir yazar. Üslubu ne kadar güzel, küçücük bir kelimeye neler atfediyor. Keşke öyle bir yeteneğim olsaydı, ama o zaman müzikle ilgilenmemem lazımdı. Enerjimi tam olarak bir disipline kanalize etmek isterim ben. Resim yapmayı da bırakmış değilim. Evimde uygun bir ortam sağlayamadım sadece. Müzikle birlikte resim bana acayip iyi geliyor hatta, birbirlerini tetikliyorlar. Bunu yapmak isterim. Belki bir gün yazılarımı toplarım. Ama müziğin içinde çok mutluyum ben.

"ERKEKLERİN VAROLUŞUNA BAYILIYORUM, ÇOK TATLILAR"

** Erkeklerin varoluşuna bayılıyorum, çok tatlılar. Basit ve netler. Kadınlarla her şey daha zevkli, komplike ve besleyici olabiliyor ama. Kadın arkadaş gibisi yok. Erkek arkadaş da değerli ama o sonuçta her zaman seni bir kadın olarak görüyor. Arada hep bir şey var, o da senin seksüelliğin.
** 30'uma gelmeden hayatın değerini anlayamadım. Hayat sanki daha önce bana bir bağış değil de, bir an önce harcayıp bitirmem gereken bir şey gibi geliyordu. Bu değişti.
** Gittim iki ay ormanda, bir kulübede yaşadım. Elektrik yoktu hiçbir şey yoktu. Kendimle ilgili bir devrim yapmak istedim. Tüketmeden yaşamak istedim. İnsan için başka sistemler de var. Berbat, insanlık dışı bir sistemin içinde yaşıyoruz kabul edelim.

3 Kasım 2012 Cumartesi

9 - 10 Kasım / Nublu İstanbul


Yasemin Mori, 9  ve 10 Kasım'da Nublu İstanbul sahnesinde...


09.11.2012 // DEFORM-E DJ SET
10.11.2012 // EREL ERYÜREK aka 2DE1 DJ SET

kapı açılış 22:00 / konser 00:15

*20 TL / Biletleri nublu kapıdan alabilirsiniz.
*20 TL / Tickets available from nublu door.

*Voyvoda Caddesi 2/1 Karaköy Meydanı, Karaköy - İstanbul

29 Ekim 2012 Pazartesi

8 Kasım - IF Performance

 

Yasemin Mori 

IF Performance Hall Sahnesinde... 

8 Kasım Perşembe 
Kapı Açılış 22:00 - Konser Saati: 00:00  
20 TL +1 Yerli İçecek 

Tunus Cad. 14/A Kavaklıdere / Ankara

27 Ekim 2012 Cumartesi

Yasemin Mori’nin “Deli Bando”sundan izlenimler

 “Deli Bando” öyle pek bildiğiniz alıştığınız türden bir albüm değil, hemen “Pardon bu çalan neydi?” dedirtiyor


Yasemin Mori’nin beklenen albümü piyasaya çıktı” desem ne kadar sıradan bir cümle değil mi? Ama değil. “Beklenen” lafı ilk kez bir magazin klişesi olarak kullanılmıyor bu cümlede.
 Hakikaten bu kadar fazla “bir yıldır beklenen ve tam çıkacakken bir türlü çıkamayan albüm” yoktur herhalde.

Geçen sene bu zamanlarda yeni albüm geliyor haberleri gündemdeydi. Hatta muhtelif lansman konserleri yapıldı, gazeteciler, müzik basını, konuyla ilgilenen blog ve siteler, e-dergiler, Facebook, Twitter ve muhtelif sosyal medya kuvvetleri albümün çıktığını müjdeledi. Ama albüm çıkmadı. Çıkar gibi yaptı ama çıkamadı. Kayıtlar yapıldı çöpe atıldı, tekrar yapıldı, uzadıkça uzadı yani anlayacağınız.

Ben de uzatmayayım izlenimlere geçeyim.

* Beklediğimize değmiş. Albüm belli çok uğraştırmış ama amacına ulaşmış. Yasemin Mori kafasına koyduğu albümü yapmış.

* Yıllarca her kuşaktan, her türden, erkek ya da kadın minik Sezen Aksu’lar dinledik, hâlâ da dinlemedeyiz. Yasemin Mori onlardan değil. “Kadın vokal” dendi mi akla gelmeyen, bizde pek olmayan bir türde şarkı söylüyor. Buna “kafasına göre” de diyebiliriz sanırım. Orijinal bir tarz bu. Bu albümde Mori bu tarzını ustalaştırmış.

* Albümdeki şarkıları tanımlamak için alternatif pop, avangart pop, rock, indie ya da benzeri onlarca tanım ve kategori üretmek mümkün. Ben “sıradan olmayan pop” demeyi tercih edeyim. Şahane bas melodileri, saksofonlar, piyano, cazın farklı renklerinden altyapılar birbirine karışıyor bu 10 şarkıda.

* Birbirinden farklı tarzları Mori çok iyi bir araya getirmiş. “Dünya” şahane bir pop şarkısıyken, “Venüs’te Uyandım” neredeyse emprovize caz sularında geziniyor. “Muşta”da indie rock sınırlarında dolaşıyoruz, “UsturaBjörk tarafından coverlanan bir Led Zeppelin şarkısı gibi. “Gerenimo” albümdeki şarkıların düzenlemelerini yapan Korhan Futacı’nın etkisinin en fazla hissedildiği şarkılardan. Futacı Tamburada, Dandadadan’ın ardından Korhan Futacı ve Kara Orkestra adıyla devam ediyor bir yandan kişisel kariyerine. Mori’nin tarzında ve müziğinde etkisi büyük. Albümde bu durum hissediliyor.

* Mori’ye eşlik eden müzisyenler arasında Çilekeş’ten tanıdığımız Görkem Karabudak, Tamburada ve Dandadadan’ın ardından halen 123 ile müziğe devam eden Berke Can Özcan da var. Tek tek isim saymadan şunu söyleyebilirim, grup bazen iyi bir blues ya da rock grubu gibi çalıyor, bazen Danimarka’dan gelmiş bir caz ensemble gibi. Mori herhalde bu ekip olmasa bu işi başkalarıyla yapamazdı.

 * İlk albüm “Hayvanlar”ı beğenenler eminim daha ana akıma yakın bir ikinci albüm bekliyorlardı. Mori çizgisini bir kademe daha geliştirip indie rock’tan caza uzanan yeni bir tarz yaratmış kendine. Kimi zaman bağırarak kimi zaman fısıldayarak şarkı söylüyor ve sahnede bir tiyatral kişilik yaratıyor. Bu bir sahne “persona”sı mıdır yoksa kendi de böyle biri midir bilemiyorum. Tek bildiğim ters bir şey yok müziğinde.

* Alternatif müzik denen alanın tekdüzeleşmesinden de, popun sıkıcılığından da, seri üretim şarkılardan da sıkıldım. İster avangart deyin, ister alternatif, ister indie, ister “uçmuş ya bu kız”; yeni ve güzel bir şeyi temsil ediyor bu albüm. Ve insana kendini dinletiyor. Tavsiye ederim...


Mehmet TEZ - Milliyet Cumartesi / 27.10.2012

25 Ekim 2012 Perşembe

Burada Laf Çok

Yasemin Mori, Mesut Yar'ın sunduğu Burada Laf Çok programına konuk oldu...

Arjantin Canlı Performans - Burada Laf Çok (24.10.2012) Muşta Canlı Performans -  Burada Laf Çok (24.10.2012) Sen Beni Sokaklardan Say Canlı Performans - Burada Laf Çok (24.10.2012)

23 Ekim 2012 Salı

22 Ekim 2012 Pazartesi

Yasemin Mori ile Aydınlandık!

Yasemin Mori gnctrkcll röportajı.



Son yılların en parlayan isimlerinden Yasemin Mori ile çok keyifli bir sohbet yaptık. 
Enerjisiyle bizi büyüleyen Yasemin Mori ile neler neler konuşmadık ki?
 Yasemin Mori, bizlere ilk albümü “Hayvanlar” ile geçen hafta yayınlanan yeni albümü “Deli Bando” arasındaki değişiminden bahsetti. Nasıl "En dibe vurdum." derken bir anda en tepeye zıpladı? Aydınlanmasını neye borçlu? Albüm sürecinde kimlerle çalıştı? Korhan Futacı atölyesi ona neler kattı?

 Neden “Mori” soyadını seçti? İlk aldığı albümü hatırlıyor mu? Onu etkileyen ilk albüm neydi? Tüm bu soruların cevabı ve daha fazlası röportajımızda gizli…

21 Ekim 2012 Pazar

Ne popülerlik, ne para, ben müzik istiyorum

 İlk albümü 'Hayvanlar'la farklı ve kendine özgü tarzını ortaya koyan Yasemin Mori, uzun bir aradan sonra yeni piyasaya sürdüğü 'Deli Bando' albümüyle dinleyicilerini şehrin kalbine ve evrenin derinliğine inmeye davet ediyor.

 Fotoğraf: Sedat Özkömeç

Ortaokul yıllarından beri kendi sözlerini ve bestelerini yapıyorsun. Müzisyen olmaya ne zaman karar verdin? 

Müzik çocukluğumdan beri hayatımda... Evde yüzbinlerce ses kaydım var. Üniversitede grafik okumaya karar verdim ve çocuk kitapları yazdım. Fakat bir süre sonra müzik bana kancayı taktı.

Ne zaman?


Üniversitenin son senesiydi. Bitiş projem için hazırlanıyordum. O sırada birileriyle tanıştım. Arabada kendi kendime şarkı söylerken 'Sesin çok acayip' dediler. O zamana kadar okulda gruplar kurmuştum, hocalarımın gruplarında şarkılar söylüyordum. Benim de aklıma yattı, İstanbul'a geldim stüdyoya girdim. İlk defa stüdyoda sesimi duydum çok hoşuma gitti. Fakat iş profesyonelliğe gelince çok çalışmak gerekiyor.

Yardım aldın mı?

Tabi ki... Çünkü yardım almadan mümkün değil yapamazsın. Müzik okyanus gibi... Yüzmeyi bilmezsen boğulursun. Başta onları dinlemek de zordu. Çünkü kafanın dikine gidiyorsun. Sen aslında uçuyorsun, yere bastırıyor ayaklarını. Bir şekilde o dengeyi kurdum. İyi bir şan hocam var.

Ailen ne diyor?

Onlar çok memnun. Aklım fikrim sanat... Kimse beni durdurmaya çalışmadı, aksine desteklediler. Ablam da müzik tutkunudur. Arşivini benimle paylaştı. Babam klasik müzik hastasıdır. Evde keman, piyano konçertoları dinlenir, Cumartesi günleri operaya gidilir. Müziğin büyük bir sanat olduğunu ve onunla her şeyi yoğurabileceğimi düşünüyorum.

Dışarıdan nasıl tepkiler geliyor?

Seyircimle kurduğum bir bağ var. Onlar benim ne demek istediğimi anlıyor. Polemik sevmiyorum. Bütün düşüncelerde insan özgür olmalı. Herkesin beni anlaması da gerekmiyor. Sanatçıyım, işime gücüme bakıyorum, konserler veriyorum, arada sürçü lisan ettiysem af ola. Ama kimseyi üzmek, acıtmak istemiyorum. Aksine insanlara şifa olmak istiyorum. Konserlerimde çok saygısızlaşanlar da iyi dinleyenler de var. Benim için hepsi değerli. Geçen ki konserime Lale Müldür'ü çağırdım. Tanımadılar, o da tepki gösterdi. Anlaşılmasam da özgür olmak istiyorum.

Özgür olabiliyor musun?

Oluyorum. Kimse beni özgürlüğümden alı koyamaz.

Popüler dünyadan bu yüzden mi uzaksın?

Tabi. Şöhretlerin hiçbir gerçeği yok. Artık beni kimse yıldıramaz. Deli Bando yavaş yavaş kavranacak bir albüm. Böyle bir albüm yaptığım için alnım ak ve yerim sağlam.

'Hiçbir zaman kendimi bu dünyaya ait hissetmiyorum' demişsin. Nereye aitsin?

Aslında bu dünya çok güzel... Savaşların, cinayetlerin, ölümlerin olduğu bir dünya haline geldi. İyi düşünen, güzel şeylerden beslenen değerini bilenlerin susturulduğu bir dünya... Bu anlamda bu dünyaya ait hissetmiyorum.

Neden buradasın peki?

Bu dünyaya geldim çünkü söyleyeceklerim var. Kopuk bir ruh olarak yaşıyorum. İyilik ve sevgi için bu dünyada olduğuma inanıyorum. Bu sistemden alabileceğim bir şey yok benim. İnsanların hırsları ve egolarıyla uğraşmalarını bebeklik olarak algılıyorum. Paylaşamamak bütünü görememek gibi küçük engellerle buraya geldiklerini düşünüyorum. Ben kendimi öyle hissetmiyorum, benim gerçeğim bu değil.

Hayatta herkesin bir zaafı var. Seninki ne?

Benim zaafım aşk ve meşk. Onun dışında maddesel bir beklentim yok. İnsanları hayvanları korumak istiyorum. Ağaçlarım var onları besliyorum. Kendi merkezinden çıktığında maddeye karşı zaafın olmuyor.

Bir önceki albümünün adı 'Hayvanlar'dı. Onlarla bu kadar iç içe olmanın nedenlerinden biri özgür olmaları mı?

Kısmen öyle. Hayvanlar saf varlıklar, insanlar gibi düşünmüyorlar. Çok daha özgürler. Elbette insan en yüce varlık. İnsanlar daha zor sınav veriyor. Sistem insanları uyuşturuyor. İnsanın özü iyiliğe çok yakın aslında. Kentte yaşamayanlar daha temiz kalıyor. Kalpleri, inançları, muhakeme yetenekleri çok güçlü...


Deli Bando herkese ulaşsın


Bu albüm ne anlatıyor bize?


Böyle gitmeye devam ederse bu sistem çökecek. İnsanların ruhuna hitap etmesi lazım, ekolojik dengeye dikkat edilmesi gerekiyor. Herkes o ruhu geri almak istiyor. Hasıraltı edilen, unutulmak istenen her şey bir gün yeniden ortaya çıkacak. Çünkü kaybolmadılar. Dünyanın bir dengesi var.Albüme büyük emekler verildi. Gerçek bir ortamda, ağaçların altında yapıldı. Çok özendim. İnsanların benliğinden çıkarak hareket ettik. Umarım bu insanlara ulaşır. Deli Bando coşkuyla ne demek istediğini söyler.

Kimseden maddi yardım almadım

Nasıl ayakta kaldın?

Herkes ikinci albümü sorup duruyordu. Çok zor zamanlar geçirdim. Hiç kolay değil bütün sisteme arkanızı dönüp bir şeyler yapmak. Maddi değil manevi bağlarla bir şeyler yaptım. Hiçbir maddi destek olmadan ayakta kaldım. Ben bunu yapmayı başardım herkese de tavsiye ederim. Çünkü istenirse yapılabiliyor.

Bu yolu seçenlerin sayısı neden çok az?

Çünkü herkes kapitalizm karşısında çok korkak davranıyor. 'Ben bu oyunda yokum' dediğinizde inanın yolunuz açılıyor. Olduğu gibi kabul etmek zorunda değiliz. Ailemin maddi durumu iyiydi fakat ailemden yardım almadım. Kendi ayaklarımın üzerinde durmayı başardım, herkes başarabilir. Kendim için ve insanlar için iyi bir şey yaptığıma inanıyorum.

KAPİTALİST DÜZENİN PARÇASI DEĞİLİM

Sana 'Şehir Ozanı' diyorlar. Bu adı kim verdi?

Asu Maro hakkımda böyle bir yazı yazdı. Ben o sırada hiç ciddiye almadım ve işin doğrusu bana ağır da geldi. Bir tane albüm yaptım ne şehir ozanı? diyordum. Sonra fark ettim ki gerçekten gittiğim yol öyle bir yol. Çünkü ben insanları çok hisseden biriyim. Özgürce, sistemin getirdiği yanlış kalıpların kırılmasını istiyorum. İnsanların daha iyilerini hak ettiğini düşünüyorum.

Seni en çok ne etkiliyor?

Yaşadığım şehrin kaosundan etkileniyorum ve ondan besleniyorum. Kendi dünyamı kurup insanlara oradan seslenmek istiyorum. Bunun için en alttan başladım. Ezilenleri hissederek, söz sahibi olamamışları, kapitalizmin yüceltmediği insanları önemsedim.

Neye karşısın?

Kapitalizmi asla sanatıma bulaştırmam. Parayı önemsemiyorum.

Bu sistemden kendini ayırıyor musun?

Hayır, diliyorum. Sonuçta ben de bu gerçekliğin içinde yaşıyorum. Kendimi öldürmeden gidebildiğim yere kadar gidiyorum. Benim için müzik ve insanların kalbi benim tek motivasyonum... Para benim için asla bir motivasyon aracı olmadı. Para olsaydı çok daha farklı şeyler yapabilirdim. İlk albümüm çıktığında çok ilgi görmüştü. 'Bu kız tamamdır' dediler. Beni hemen bir yere konumlandırdılar. Ben dedim ki: 'Bir dakika benim yapmam ve öğrenmem gereken çok şey var'.

Senden ne bekleniyordu?

Popüler olmak, peş peşe albüm ve insanlara daha kolay ve basit bir dille ulaşmam. O yoldan gitmek istemedim, daha derine inmek istiyordum. O zamanlarda da 'Deli Bondo' diye adlandırdığım bir evren vardı. Oraya gitmek öyle kolay değil. Yüzlerce reklam teklifi geldi ve birçoğu bir milyon dolarlık işlerdi. Fakat benim gözüm görmedi, 'Hayır müziği bulmam lazım' dedim. Kendimi sıkıp istediğim yolda yürüdüğüm için çok mutluyum.


Büşra Sönmezışık - Yeni Şafak / 20.10.2012

14 Ekim 2012 Pazar

Karnavalla karışık drama ‘Deli Bando’

Yasemin Mori, dört yıl aradan sonra ‘Deli Bando’ isimli ikinci albümüyle müzik yapmaya devam ediyor. Mori, “İlk zamanlar kök salmadan uçmak istedim. Şimdi toprağa sağlam basıyorum ve böyle uçmak daha keyifli” diyor.

Yasemin Mori’nin ilk albümü ‘Hayvanlar’ı yayınlamasının üzerinden dört yıl geçti. Şarkı söyleme tarzı, müziği, sözleriyle farklı bir renk olan Mori, ilk albümü büyük ilgi görse de aslında daha fazla şey yapmak istediğini fark etmiş. Kendini eksik, tamamlanmamış hisseden şarkıcı, bu dört yıllık arada eksikliklerini tamamlamak üzere çalışmış. Kendi içinde derin bir yolculuğa çıktığını söyleyen Mori, şarkılarını yeni ekibiyle tamamen akustik kaydetmiş. Mori ile içsel yolculuğunun sonuçlarını ve yeni albümü ‘Deli Bando’yu konuştuk.



- İlk albümünüzle farklı bir çizginiz olduğunu gördük, ilgi de gördünüz ama sonra ortadan kayboldunuz. Yeni çıkan bir isim için ikinci albüm arası biraz uzun olmadı mı?
O gümbürtüyle devam edip klipler çekip, çalıştığım kişilerle bir albüm daha yapsaydım, kendim için yanlış bir şey yapmış olacaktım. Müziğin canlı kaydedilmesini, müzisyenleri tek tek tanımayı, onlarla aynı sularda yüzüp müzisyen kafasıyla bir işe yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. İlk albümde Emre Irmak ile birlikte farklı yollara girdik. Değişik şeyler denedik. Güzel bir uyum yakaladık. Ama Emre beni, bir yandan işin ticari kısmına da itiyordu. Müziği bulmak istiyordum. O yüzden durdum ve bekledim.

- Yani ilk albüm başarılıydı ama siz memnun değil miydiniz?
Memnundum. Ama kafamda çok daha fazla ses duyuyordum. Çok daha büyük durumların içinde olmak istiyordum. Emre, haklı olarak işin piyasada iyi olması için çok sıkıştırdı. Çok emek verdi. Ama ben kendimi daha bulamamış ve tamamlamamıştım. ‘Hayvanlar’ albümünde bir çığlık, bir arayış var. İyi sözler yazdım, iyi müzik yaptım ama o sırada bunun devam etmesini sağlayacak durumda değildim.

- ‘Deli Bando’ isimli ikinci albümünüzü çıkarmaya karar verene kadar neler yaşadınız?
Müzisyenlerle tanıştım. Onlarla toplanıp denemeler yaptık ama hiç kayıt yapmadık; kayıt, o anı yaşamanızı erteleyen bir şey. Belli bir zaman sonra, yaptığın işin farkına vardığında ve rahatladığında yapmalısın bunu… Korhan Futacı’nın atölyesinde Avrupa ve ABD’den gelen müzisyenlerle beraber çalıştık. Güzel deneyimler yaşadım, kendimi yoğurdum. En sonunda “Şimdi hazırım ve kendim için bir şey yapabilirim” dedim.

DÜNYAYLA BÜTÜNLEŞTİM

- Ne anlatıyorsunuz bu albümde?
İnsanların yaşadığı var oluş kavgasında benim bulduğum çıkış yerlerini anlatıyor. Her şeyi kabul edip bu dünyayı iyisiyle-kötüsüyle ayırmadan zevkle, olduğu gibi hissetmeyi anlatıyorum. Her şey olduğu gibi güzel. İlk albümde “İnsanlar acı çekiyor! Görmüyor musunuz? Bu yanlış!” diye haykırıyordum. Bu yeni albümde dinleyenleri hiçbir şeyin kölesi olmadan, kendini dinlemeye davet ediyorum. Ben bunu yaşadım. Özgürleştim; toprakla, dünyayla bütünleştim ve bu noktada çok daha kendine inanan bir insan oldum.

- ‘Gerenimo’ şarkısını hangi ruh haliyle yazdınız?
Gerenimo, son Kızılderili. Savaşıyor. Eline silah almak zorunda kalmış. Silahlı bir fotoğrafı var; çok ironik. Barışçıl bir toplumun, eline silah almak zorunda kalması çok korkunç bir durum. ‘Gerenimo’, Kızılderililerin, bu güne kadar kıyılmış bütün toplumların, dünyada bilinçli olarak yok edilişlerine dokunan bir şarkı. Hepsini çağırdım. Hepsi geldi. “Ben seni tekrar yaşatmak istiyorum” dedim. Onlar da kabul ettiler ve bu şarkı çıktı.

- Peki, ‘Muşta’ şarkısı... 
Ne yapman gerektiğini, sürekli dışarıdan sana söyleyen insanlar var. Oysa ki sen biliyorsun; toprağa değdin; köklerine inmeye çalışıyorsun. Sen bildiğin halde, o insanlar sana “Bu böyle olmalı, şu şöyle!” diyor. Her alanda bu muştaları sana geçirmeye çalışıyorlar. Ben bununla dalga geçerek yazdım ‘Muşta’yı.

- Dünyaya ait olmadığınızı söylemiştiniz. Durum hâlâ aynı mı? Yoksa alıştınız mı dünyaya?
Amy Winehouse gibi, 27 yaşında yok olup giden insanlardan olabilirdim. Kendimi o kadar rock’n roll hissetmiyorum, ben başka bir yerden geldim. Öyle yapamazdım. Ama burada durmakla ilgili çok zorlandığım zamanlar oldu. Kabus gibi geçti yıllarım. Bu dünyada olmakla ilgili zorlanıyordum. Sonra “Bir dakika! Buradasın, demek ki bir şey var. Ya cezalandırılıyorsun ya da bu sınavı vermen gerekiyor. Bir misyonun var. Yaşamak zorundasın” dedim.

ZOR BİR İNSANDIM 

- Peki, nedir misyonunuz?
Kendi adıma misyonum insanlığımı keşfetmek. Bilincin sınırlarını zorlamak. Evren çok boyutlu. Bunlar şaka değil. Metafizik ve ruhani bir durum. Güçlü olmak lazım. Yaptığım işte misyonumsa insanlara eğlenceli bir gösteri sunmak. Belki kimileri benim şarkılarımı depresif buluyor. Benim şarkılarım ‘karnavalla karışık bir drama’. Sadece kendi kendine ağlayan biri değil. Biraz düğün-cenaze, biraz doğum-ölüm. Hayatın sirki.

- Metaforlar kullanıyorsunuz. Belli bir kesim bunu anlarken, diğer taraftan bazılarının “Bu ne diyor?” deyip geri duruyor olabilir mi?
Şarkı sözlerimin yürekten geldiğini anlayan her insan sorgulamadan hisseder. Kelimelerle değil, hisler aracılığıyla konuşmak istiyorum. Bir kamyon şoförünün bu albümü alıp uzun yolda dinleyip, bunu anlamayacağını zannetmiyorum.

- Her şeyi sorgulayan birisiniz... Peki bu durum aşk hayatınızı etkiliyor mu?
Genel olarak zor bir insandım. Her şeyim zordu. Bunu şimdi törpüleyip daha uygar hale getirebildim. Eskiden ‘ben’ odaklı yaşıyormuşum. Bunları fark ettikçe hastalıklarımdan kurtuldum ve daha uyumlu oldum. İlişkilerimde de artık uyumluyum. Sevgili durumlarında da artık hiç kimsenin benden sorunu yok.

- “Drama var” diyorsunuz hep. Bir drama kraliçesi olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
İşte o durumlardan sıyrılmaya çalışıyorum. İyi bir insan olmak istiyorum. Drama kraliçesi olarak yaşamak yorucu, takıntılı olarak boşu boşuna enerjinizi kaybediyorsunuz. Ağlayıp, depresif hallere bürünerek harcadığım enerjiyi koruyup, daha iyi bir şey için harcayabilirim.

- Geride bıraktığınız Yasemin Mori’de ne görüyorsunuz?
Sorunlu gençlik (gülüyor). Şaka bir yana, o Yasemin çok çabalıyordu. O zaman bir devrim yapabileceğimi, insanlarda ve kendimde bazı kapıları açabileceğimi düşünüyordum.

- “Zamanında çok uçmuşum, şimdi ayaklarım yere basıyor” mu diyorsunuz?
Ayakların tam yere basmadan bir uçmaymış o. Fikirlerimle uçmaya kilitlenmiştim. Bir noktadan sonra tıkanıyor. Orası öyle sonsuz uçabileceğin bir âlem değil. “Sen daha yere basmadın, köklerini salmadın” telkininde bulundum ve “Ondan sonraki uçuşun daha güvenli olacak” dedim kendime.

- Hiç televizyon izlemezmişsiniz. Bir gün oturup, “Bir bakayım neler var?” demediniz mi hiç?
2-3 aydır televizyonu açtım. Saba Tümer izliyorum. Dizi izleme kafasına gelemedim ama. O kadar dayanamıyorum. Filmleri bile zor izliyorum.

- Peki, Türk müzik kanallarını izliyor musunuz? 
Bakıyorum. “Bu müzik mi?” diyorum. Beyindeki ur gibi. Bir şey kapalı kalmış ve aynı şey devam ediyor…

- Ama öyle bir piyasa içinde albüm çıkarıyorsunuz. Var olmak, ayakta kalmak gözünüzü korkutuyor mu?
İyi işin kalıcı olacağına inanıyorum. Neşet Ertaş ilk zamanlarında kendi kendine bozlakları yakıyor; sonraları, yavaş yavaş insanların dikkatini çekiyor. O haykırışı duyanların sayısı artıyor ve stadyumları dolduruyor. Bu bir örnek. Demek iyi olan her şey bir şekilde insanların kalbine değiyor ve ayakta kalıyor.

 Serhat Tekin - Akşam Pazar 14.10.2012

13 Ekim 2012 Cumartesi

Yasemori’nin “Deli Bando”su

Uzun bir aradan sonra Yasemin Mori “Deli Bando“albümü ve konserleri ile gündemde. Mori ”Şarkı tamamsa bünyeden çıkıyor ve rahatlıyorsun ama olmadıysa uykuların kaçıyor” diye anlatıyor albümünün hazırlık sürecini. 


Sanal aleme koyduğu şarkısı ile müzik dünyasına adım attı Mori ama bu konuda şöyle diyor: ”Sosyal medyayı seviyorum diyemeyeceğim. İnsanların hayatlarına bakmayı sevmiyorum. Twitter ve Facebook insanlara seslenmek için güzel yollar ama biraz sığ”.

Onu tanıyanlar çok önce söylemişlerdi, “Bir kenara yazın, bu kızın adını daha çok duyacaksınız” diye. Çok geçmeden öyle oldu hakikaten. 2008’de “Aslında Bir Konu Var” isimli şarkısını Myspace üzerinden yayımladığında yer yerinden oynadı. Bundan kısa bir süre sonra piyasaya çıkan “Hayvanlar” isimli albümü çok beğenildi. Mori “şehir ozanı” olarak ünlendi. Aradan geçen zamanda pek çok konser verdiyse de yeni albüm için acele etmedi, “Deli Bando” geçtiğimiz hafta çıktı.

Mori’yle yeni şarkılarını konuşmak üzere albüm çıktıktan sonra verdiği ilk konserin ertesi günü Fenerbahçe Parkı’nda buluşuyoruz. Röportajın fotoğraf çekimi sırasında parka gezmeye gelen Boncuk’la tanışıyoruz. Tanışıyoruz dediğime bakmayın, Mori ve Boncuk 40 yıllık dost gibiler. Kısa bir selamlaşmadan sonra hemen yan yana gelip objektife türlü pozlar veriyorlar. 24 yaşındaki Jako cinsi papağanın “Anne” diye hitap ettiği eğitmeni İbrahim Karapınar, Boncuk’un caz melodileri de mırıldandığını söyleyince Mori’nin gözleri parlıyor; “Oo bebeğim, hadi caz yapalım”.

 Yeni albümün ilk konserini verdiniz. Nasıldı?

Acayip bir geceydi. Ben insanların sınırlarını zorlamayı seviyorum. Ufkun ve bilincin ancak öyle genişleyebileceğine inanıyorum. Ama İstanbul seyircisinde bazen zorlanıyorum bunu yaparken. Dün mesela Lale Müldür geldi konsere.
Çok sevdiğim bir dostumdur. Hiç konuşmadan orada öylece dursa bile yaydığı manyetik güçle bir şey yapar ortama ve siz bir şey anlarsınız. Onu sahneye çıkartıp şiirlerinden birini okumasını istedim. Ama ismini bile duymayan dinleyicilerim vardı. “Allah aşkına açın gözlerinizi, Türkiye’de sanatı yaşatmaya çalışan kişilere duyarlı olun” demek istedim onlara. Lale’nin de canı pek bir şey söylemek istemiyordu.
15 dakika muhabbet ettik, sonra sahneyi tamamen ona bıraktım. Çok acayip bir an yaşandı, konuşmadan aktardı onlara pek çok şeyi. Sonra Boğaziçi Caz Korosu gelmişti, onları aldım sahneye. Dinleyiciler de çok coşkuluydu, yeni şarkılarımı ezberlemişler bile... “Adını Sen Koy”u, “Deli Bando”yu, “Gerenimo”yu ve “Sen Beni Sokaklardan Say”ı çok sevmişler.  

“Hayvanlar” 2008’de çıkmıştı, bir dinleyici olarak bana çok uzun gelen bir ara bu...

Benim için de uzun ama olması gereken bir araydı. İlk albümden sonra pek çok konser verdik ve ben bu konserlerin hepsinde bir şey denedim. İnsanlar “Doğru düzgün şarkıları söyle” diyorlardı ama umrumda bile değildi. O sırada bu albümün sesini duyuyordum. Çaresizce o sesin devamını aramakla geçti bu süre. Albüm yapmak zorunda olduğumu da hissetmedim açıkçası. “Kariyerim için her yaz bir hit çıkarmalıyım” düşüncesinde olmadığım için (gülüyor)... Bu sürede konserlere devam ettim. Yeni albümdeki şarkıları da paylaşmaya başlamıştım konserlerde ama insanlar albümün o madde halini istiyorlar bir süre sonra. “Albümü çıkmadı, konser vermesin” gibi dengeler devreye giriyor. Oysa bizim konserlerimiz her zaman dolu geçer. Çok çılgın bir bandom var arkamda, acayip şovlar hazırlıyoruz. Hâlâ albüm soruyorlar. Amma da önemliymiş albüm üzerinden iş yapmak dedim.

  Albümün en etkileyici şarkılarından biri albüme ismini veren “Deli Bando”. Nasıl ortaya çıktı bu şarkı?

Deli Bando” şarkısını yazdığımda ortada ne delilik vardı ne bando... Kendi kendime yazma halindeydim. Gara gidiyorum, yazıyorum, mırıldanıyorum, kaydediyorum, eve geliyorum trompetle çıkartıyorum... Ama ortada bir şey yok, sadece bir tını... Sonra bir gün Barlas Tan Özemek ve Korhan Futacı ile bir araya geldik ve onlara bu şarkıdan bahsettim. O an şarkıyı yapmaya başladık. Çorap söküğü gibi geldi gerisi. Elimde yüzlerce söz vardı ama o an kağıda konsantre olup baktığımda sadece şarkı için doğru olan kelimeler kendisini göstermeye başladı. Büyülü bir andı.  

Şarkıların yaratım süreci hep bu kadar sancılı mı oluyor?

Bazı şarkıları yazıyorsun, yazıyorsun olmuyor. Şarkı tamamsa bünyenden çıkıyor ve rahatlıyorsun ama olmadıysa uykuların kaçıyor. “Bir şeye döndü” demen lazım mesela o “bir şey” yerine ne geleceğini bulamıyorsun bir türlü, kendi aramızda “Keşküle döndü” falan gibi şeyler buluyoruz oraya. Dalga geçiyoruz bir türlü olmayan şarkılarla... Bazen böyle içinden çıkılamaz bir hal alıyor. Bazen de bir kelimeyi siliyorsun, her şey yerine oturuyor.

“Şehir ozanı” tanımlaması ne hissettiriyor size?

Bunu tanımlamayı ilk Asu Maro yapmıştı galiba. O zaman “Uff” demiştim, çok gelmişti. “Bir albüm yaptım altı üstü, ne zaman şehir ozanı oldum?” diye düşünüyordum ama sonra bakınca “Aa hakikaten yapmaya çalıştığım şey bu” dedim. Farkında değilmişim o yolda gittiğimin.

 “Okulda ‘Yasemori’ derlerdi” 

  “Mori’ Balkan dillerinde bir nida. ‘Kız’ demek. Erkekler için ‘more’ deniyor. Anneannemler öyle diyorlardı, çok seviyorum bu yüzden. Hem de Jim Morrison’ın Mori’si... “Koru” anlamına da geliyor, Latince’de ölümle ilgili göndermeler de var. Yıllarca okulda “Yasemori” dediler bana.”

 “Konservatuvara gitmeyi canım hiç istemedi”  

Nasıl bir ortamda yetiştiniz?

İlkokula kadar Edirne’deydim. Anneannemler Balkanlar’dan oraya göçmüşler. Orada evler tek katlı ve inanılmaz güzeldir. Her tarafta hayvanlar vardır, ağaçlar büyüktür. Ben de her türlü hayvanın olduğu inanılmaz bahçelerde büyüdüm. Çok ışıklıdır Edirne. Çok güçlü ve iyi kadınlar vardır orada. İlişkiler çok kuvvetlidir. Hep çok büyük sofralar kurulur. Böyle bir ortamda büyüdüm. Sonra Ankara’ya taşındık, çok kuru gelmişti Ankara başta ama sonra hemen alıştım ve çok sevdim.  

 Ailede sanatla ilgilenen var mı?

Dedem şairmiş. Avukat aslında. Hiç tanımadım ama şiirlerini okudum. İnanılmaz güzel şeyler anlatılır onunla ilgili. Babam şarkı söyler. Asker emeklisidir, aynı zamanda mimar. Annem Türk Hava Yolları’nda çalışıyordu. Ablam dünyayı dolaştı. İşlerini de o dolaşmalarına göre ayarlayan biri oldu.  

Bilkent’te grafik tasarımı okumuşsunuz. Mesleğinizle ilgil bir şey yapıyor musunuz?

Blog’umda bir şeyler yayımlıyorum.
Bir ara resim yapmaya tutuldum, atölye yaptım kendime ama sonra zorlamaya başladı, bıraktım.

  Neden konservatuara gitmediniz?

Hiç canım istemedi. Konservatuarın ismini bile hiç sevmedim. Çocukken orası çok sert ve disiplinli öğretmenlerin olduğu bir yer gibi geliyordu. Tabii sonra öyle olmadığını öğrendim ama ben müziğin o kadar matematik kısmında olmak istemiyormuşum demek ki. Çizimle ilgili bir şey okuyayım, iyi müzisyenlerle kendimi geliştirebilirim diye düşündüm.

 “Fenalık geldi, ben de şarkıyı internete koydum”  

En başta, şarkınızı Myspace’e koydunuz ve ne oldu?

Olay oldu. İlk albümü Emre Irmak’la beraber yapıyorduk. Emre hem çok iyi bir müzisyendir hem de müziğe bir iş gözüyle bakabilir. Bu sayede çok güzel bir albüm ortaya çıkardık ama sürekli bir şeyleri ince ince hesaplamaktan bana fenalık geldi ve albüm çıkmadan şarkıyı internette paylaştım. Zaten elimizde harika bir şey var, ona güvenmeyip neden hesap kitap yapıyoruz ki diye düşünüyordum. Saniyede neredeyse yüz bin kişi tıkladı. Keşke müziğin iş kısmında olan insanlar da bunun yanında olmayı bilselerdi. Sanatçıları öldürmeye çalışan bir sistem var piyasada. İşin içine girer girmez “Aman sen bunları düşünme” demeye başlıyorlar. Kuklalar yaratmaya alışmışlar. Ben ona gelemem ki... Çünkü bu iş o kadar kolay değil. İnsanlar zannediyorlar ki 100 tane Yasemin Mori çıkar, hayır çıkmaz. Başka bir derinlikten bir şey yapmaya çalışıyorum çünkü ben.  

Sanal alemde keşfedilmiş biri olarak sosyal medyayla aranız nasıl?

Seviyorum diyemeyeceğim. İnsanların hayatlarına bakmayı sevmiyorum. Twitter, Facebook insanlara seslenebilmek için güzel yollar ama biraz sığ. İnsanlar yaşadıkları her şeyi çok önemli zannediyorlar. Ben de öyle zannediyorum ama ben bunun için gerçek anlamda üç yıl kapanıyorum ve ortaya bir şey çıkarıyorum. Her hissedilenin hemen paylaşılması tuhaf geliyor o yüzden.


 “Hayvan olmadan insan olunmaz”  

Boncuk sizi çok sevdi. Hayvanlarla aranız hep iyi mi oldu?

İlk albümüme “Hayvanlar” ismini verdim. Dünyanın en önemli itici güçlerinden birinin hayvanlar olduğuna inanıyorum. Hayvanlığı yaşamadan insan olunabileceğini düşünemiyorum. Önceki tekamüllerimizde ağaç da olmuş olabiliriz hayvan da... Hiç olmamış da olabiliriz. Ama bir şekilde içgüdülerimizi hayvanlardan almışız bence. Hep kedilerim ve köpeklerim oldu. Şimdi de var. Günün birinde bir de papağanım olur mu bilmiyorum, sanmıyorum. Kıyamam, papağan evcil bir hayvan değil, özgür olmalı.

Güliz Arslan - Milliyet Cumartesi 13.10.2012
10 Ekim Jolly Joker konserinden fotoğraflar...



Fotoğraflar: Seda Açıkoğlu - 10.10.2012 Jolly Joker İstanbul

8 Ekim 2012 Pazartesi

KarmaTürk - Fiesta


Yasemin Mori,  9 Ekim günü saat 16:00'da KarmaTürk Radyo'da Fiesta programına konuk olacak.


Deliliğin sınırlarını bu konserle zorlayacak

Yasemin Mori, yeni albümü Deli Bando'nun şarkılarını ilk kez 10 Ekim Jolly Joker'de seslendirecek.


Farklı ve kendine özgü tarzı ile dikkat çeken Yasemin Mori, uzun süredir beklenen 'Deli Bando' isimli albümünü 5 Ekim’de çıkarmaya hazırlanıyor.

Tüm sözleri Yasemin Mori’ye ait 10 şarkının düzenlemelerini Korhan Futacı ve Barlas Tan Özemek birlikte yaptı. Hakan Çimenot, Ediz Hafızoğlu, Özün Usta gibi çok değerli müzisyenlerin eşliğiyle güzelleşen Bando, deliliğin sınırlarını zorluyor. Yasemin Mori’nin Boğaziçi Caz Korosuyla verdiği konser dizisinin ardından, koro da bandoya eşlik ediyor.

Albümün kayıtları, yer yer güneşli yer yer kuytuda bir bahçenin ağaçları altında tamamen akustik olarak gerçekleştirildi.Albümün mix ve masteringini Mike Nielson üstlendi. 

İlk albümü "Hayvanlar"la hayranlarından devraldığı şehir ozanı tanımlamasının hakkını vermeye çalışan Mori, sizi de şehrin kalbine ve evrenin derinliğine inmeye davet ediyor.
Mori, Deli Bando'nun şarkılarını ilk kez 10 Ekim Jolly Joker'de seslendirecek.

NTVMSNBC - 08.10.2012

6 Ekim 2012 Cumartesi

Sen Beni Sokaklardan Say

Yapraklar hışırdıyor
Bugün gecenin kanallarından girip fırtınalarla tekinsiz suları ortalarından ayırarak
Alemin dibine dosdoğru şıp şıp şıp damlayacağız
Teninin ışıltısı fısıldıyor güzün parlak böceklerini
Renklere ihtimallere değdim
Kafamı sulardan aşıp fırlatıyorum kendimi şehrin temassızlıktan kızgın diyarlarına
Köprünün üstüne aşıklar tabanlarından yıkıyorlar bir bir bu şehri
Her şey sallantıda
Bu şehrin altını üstüne ettim hiç bir yerde derdime bir derman bulamadım

Sen benim aklım sana uymaz
Ölüler dipdiri ve üzerimde yürüyor dememiş miydin
Adımı sarp yerlerde buldum şimdi vazgeçsem olmaz
Benliğim bana neyi söylüyor dememiş miydin
Sen beni sokaklardan say
Adımı masallarda yokla
Bedenimi binlere böl sonsuza dek
Baştan başla

Şehrin ışıkları sömürüyor güneşin aşıklarını
Sokakları otobanları gökdelenleri aşarak
Kartalların yuvasının tepesinden bizi aşağıya doğru sallandırabilirim
Aman kimse görmesin bizi
Aklım her an tezahürde aşkla ve boşlukla dolu
Bu şehri kurallarından yıkıp özüyle yarın için baştan kuracağım
Baştan
Yarın için aşkla dolu
Aşktan başka yoktur yolu
Yarın için başla aşkla
Aşkla başla baştan başla

Sen beni sokaklardan say
Kıyamet sana söylüyor sen duymuyor musun

Söz - Müzik: Yasemin Mori

Ustura (Kırmızı Kurnaz Tilki)

Uu ustura gibi çarkın ve her dönüşte yan buluyor
Yüzün kana bulanıyor
Uu insafsız
Şiddetin de yol buluyor
İçinde parçalanıyor
Gazla gidelim gazla gidelim
Dolanıyor
Gazla gidelim gazla gidelim
Dolanıyor
Kırmızı kurnaz tilki

Uu ustura gibi çarkın ve her dönüşte yan buluyor
Yüzün kana bulanıyor
Uu insafsız
Şiddetin de yol buluyor
İçinde parçalanıyor

Güneşim vardı suya düştü
Hiç çıkmıyor oniki gündür
Yıldızlar vardı bir bir kaydı
Ama şimdi hepsi yerli yerinde
Parçalayabilir
Susturamaz
Durduramaz
Ve şenlik var sensizlik var

Kırmızı kurnaz tilki
Aşkın ellerine düştü
Yıldızlara dolardı düştü
Kırmızı kurnaz tilki
Aşkın ellerine düştü
Yıldızlara dolardı düştü

Sorma
Ah sorma
Neyin var neyin güçlü
Neyini aldılar neyin ızdırabı peşine düştü

Söz - Müzik: Yasemin Mori

Uçurumlar

Tepeleri aşarak yürüdüğümüz gün
Ah o yelelerini açıp usulca havaya kattığın an var ya
Ayaklarımın ucunda kayıyor kumlar çakıllar
Zamanın bir ucuna

Gölgeleri aşarak büyüdüğümüz gün
Ah kanatlarını açıp da usulca havaya katıldığın an var ya
Dudaklarımın ucundan esiyor rüzgar
Kainatın bir ucuna

Neydi uçurumlar
Ağlıyorum başım suya değdi
Gidiyorum kayalıklar parçalanır kendi
Neye benzerdi zamanın sırları
Neyi allıyordu alları
Parçalarım parçalarına kavuştuğunda kimse duymaz


Söz - Müzik: Yasemin Mori

Işığa Geldi Çocuklar

Işığa geldi çocuklar bir bir
Kelebeklerin renklerine dolandı bir gün
Mavi sularda bakıların oynaştığı felekten bir ilk gün
Gökyüzünün altında bir gece
Sevginin gözünden gördüler dünyayı
Senin kollarına kavuştuğumda
Bir tek ben biliyorum
Senin ne kadar güzel koktuğunu


Söz - Müzik: Yasemin Mori

Adını Sen Koy (Venüs'te Uyandım)

Dizlerimin bağı çözülüyor
Gökkuşağının kayışının altında pembe kayısı bir renk var oldukça
Venüs'ün dilberi parlak ışıklarla beni karşılıyor
Bu saatlerde azgın yarasalar atmosferin kıyılarında cirit atmakta eğlenmekte
Oysa şu saydam halin içinde olmak
Ayışığında suyun kenarında kaygan taşlar taze yapraklar
Tetikledi beni aydaki güneş
Yükseldi içimdeki orman
Geri dönmem

Bir yanım ona eriyor bir yanım yeni başlar
Bir yanımda ateş çıldırtan hazlar
Bir yanım merdivenlerle göklere dayalı
Bir yanım arıyor bir yanım siste bulvar
Her yanım oralı bir yanım onu özler
Kokular misler orkideler harikalar
Ayağımın dibinde kayıp cennetin suları
Sanki cismin bin ışık yılı sonsuzluğuna eş

Al beni sar beni boynuna, uslu durmazsam sal beni yol göster
Düşür alemin kalbine oradan denizin dibine oynaşan kumların şarkısını söyle
Tut çırılçıplak ve sadece şu zamanda sen bana ben sana aşkla
Çıkarıyor bu beni baştan
Bana dokunduğun an bambaşka
Kervanlar başlar
Açılır kapılar yollar başlar


Söz: Yasemin Mori
Müzik: Yasemin Mori - Korhan Futacı - Barlas Tan Özemek

Dünya

Yazın meyveleri eteğimde asılı
Kıpkırmızı bin bir kiraz
Bin bir aşk
Yollara vurduruyor
Dünya her güne başka her güne başka

Dönüyorum altında
Bin bir güne bin bir rüya
Dönüyorum altında
Durma durma Dünya

Elimde günün aynası var
Kışkırtıyor dört bir yana parlar
Dön dünya oyna yansımamı oyna
Her güne baştan her güne baştan

Dönüyorum altında Dünya


Söz - Müzik: Yasemin Mori

Üzerimde Kehanetin

Yan köşedeki ağacın gölgesine uğruyor bir cin
Üç hafta yedi gece bakamayan gözlerle görülmesi yasaklı
Varım yoğum bir bilmece
Labirentin sonunda düştüm yine peşine
Neyi bilsem
Yollarımda buluyorum

Üzerimde kehanetin
Ruhların ağaçların kavuklarında saklı
Eğer beliriyorsa cesaretin
Korunaksız yerim ormanlara vuran ışıklarda saklı

Gökyüzünde salınır durur yıldızlar seni benden alamazlar
Parça parça olsam da
Seni benden alamazlar


Söz - Müzik: Yasemin Mori

Deli Bando

Kim demiş altın ayım var ağlarla çevriliyor
Sımsıcacık odalarda aşıklar birleşiyor
Sonsuzluğunun uçlarını aç iplerini kalbine bağla
Hışırtılarla kaplı ormanlar dal da sırlarını göğsüme yasla
Yankıların boş odalarda vadilerde nehirlerde
Dayanamıyorum artık tüm parçalar önümde birleşmekte
Kıstırıyor bedenimi düşüncesi
Kaşındırıyor topuklarımı
Kavşaklara sürüyor adımları adımlarımı
Raks ediyor saydam tınıları
Ehlileşmemiş yellerde içine alıyor nefesi nefesimi
Sarsıyor kudretiyle atomlarımı
İyileştiriyor bir bir
Birleştiriyor bir bir

Kapla bedenimi
Kurşunlara zırhlar gibi iniyor
Deli Bando
İspanyolların arsız okları gibiyim
Hadi yüreğini oklara sapla
Deli Bando


Söz - Müzik: Yasemin Mori

Geronimo

Yerin kulağı içine çekince
Dalgalar boyu uzanınca
Boşluk bedenimi doldurunca
Zamana karşı uçsuz güne uyanınca
Titreşerek dirilince
Dünyanın merkezinden içeriye girince
Işığın yolumu gösterince
Aydınlığın aklıma dolunca
Dünyadan aya yıldızlara oradan bana erince
Bir anda isyanım başlar alemin hükmü başlar
Açılır yer yarılır gökler altın ruhundan parlar
Kapa gözünü evren kafanın içinde başlar
Bin asrın sesini duydum ya ben artık iflah olmam

O Geronimo
Ateşin üstünde
Derimin altında
O Geronimo
Yanıyor aşkıyla
Derimin altında o

Nereden geldiğimi bilmeden açtım gözümü dünyaya
Toplandık hepimiz puslu bir akşam ateşin başında Geronimo
Kahkahalar şen sesler nefesler varoluşa yaklaştık
Tutunduk parlak güne dinmeyen yağmurlar yağsın
Dans edelim delicesine
Beni benden alamazsın
O duyduğum en güzel şey
Yürüyordum kendi yolumda
Parlak güneşime bir adımda
Artık kir tutmaz aklım ruhum kalbim sağlam
Ne yapsan alamazsın
Gafletin kimin umurunda

O GERONIMO

Söz: Yasemin Mori
Müzik: Yasemin Mori - Korhan Futacı - Barlas Tan Özemek

Muşta

Gecenin uğultuları yine başımda uluyor
Bordo kar taneleri üzerime doğru yağıyor
Sırları kör düğüm odalarda
İzleri bana kalıyor
Beni arıyor beni soruyor beni buluyor aynasızlar

Hayallerimi dillendirdim karşında durdum
Hayal miyim gerçek mi kovalayıp durdum
Çağırıyor sirenin sesi
Çoğalıyor debelenmesi
Kızışıyor işte kafamın tası
Takibimde adımları dolanıyor nefesi
Beni arıyor beni soruyor beni buluyor aynasızlar
Üzerime geliyor dengemi bozuyor eline de takıyor camdna muşta

MuşTakıyor MuşTakıyor TAKA TAKA
MuşTakıyor MuşTakıyor TAKA TAKA
MuşTakıyor MuşTakıyor MUŞTA

Saatlerimi terazilerimi sallandırdım durdum
Kaçkın bir tavşan gibi kovalanıp durdum
Çağırıyor sirenin sesi


Söz: Yasemin Mori
Müzik: Yasemin Mori - Korhan Futacı - Barlas Tan Özemek

9 Ağustos 2012 Perşembe

11 Ağustos @ Bodrum / Gümüşlük

Yasemin Mori 
11 Ağustos 2012 Cumartesi 
Özak Pansiyon Restaurant & Bar'da sahne alacak

[*] Afiş fotoğrafı: Onur Taner


Adres: Gümüşlük Yalısı, Gümüşlük, 48400 Bodrum, Muğla

13 Temmuz 2012 Cuma

Yasemin Mori, Yekta Kopan'ın sunduğu Cumartesi programına konuk oldu. 

 Yasemin Mori - Adını Sen Koy Canlı Performans (07.07.2012)
 Yasemin Mori - Dünya Canlı Performans (07.07.2012)


 Programın tamamı: Ntvmsnbc Video Galeri

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Dünya (Klip)

Yasemin Mori uzun bir sessizlikten sonra yeni single'ı Dünya'yı duyurdu. 
Eylül - ekim gibi çıkması planlanan 'Deli Bando'nun öncesinde ağımıza bir parmak bal çaldı.


Klip Yasemin Mori'nin Brezilya gezisinden görüntülerden oluşuyor.



Yazın meyveleri eteğimde asılı
Kıpkırmızı binbir kiraz, binbir aşk yollara vurduruyor
Dünya her güne başka her güne başka...
Dönüyorum altında
Binbir güne binbir rüya
Dönüyorum altında durma durma dünya!

Elimde günün aynası var
Kışkırtıyor dört bir yana parlar
Dön dünya oyna yansımamı oyna
Her güne baştan her güne baştan
Dönüyorum altında Binbir güne binbir rüya
Dönüyorum altında durma durma dünya!

Söz / Müzik: Yasemin Mori
Düzenleme: Kohan Futacı - Barlas Tan Özemek
Yönetmen: Umut Kebapçı

19 Mayıs 2012 Cumartesi

SuŞenlik '12

Sabancı Üniversitesi Bahar Şenliği 2012 

Yasemin Mori - Yeni Türkü - Sertab Erener

Yasemin Mori 26 Mayıs Cumartesi Sabancı Üniversitesi Bahar Şenliğinde sahne alacak.

Amfi Tiyatro Ana Sahne
Yasemin Mori - 19.30 
Sertab Erener 
Yeni Türkü  
 
Biletler: Biletix : 35 TL (Kapıda 40 TL)


Sabanci Üniversitesi Tuzla Kampüsü  Orhanlı - Tuzla / İstanbul

7 Mayıs 2012 Pazartesi

10 Mayıs @ Gölcük Kültür Merkezi


10 Mayıs 2012 Perşembe - 20.00 
Vehbi Koç Vakfı Ford Otosan Gölcük Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi
Konser Ücretsizdir.

 İzmit Gölcük Yolu 14.km Ali Uçar Caddesi İhsaniye Gölcük/Kocaeli 

A Plus Dergi Röportajı

Bir Yanı Yazı, Bir Yanı Tura, Bir Yanıyla da YASEMİN MORİ… 

Serin bir Ankara akşamında bir araya geldiğimiz Yasemin Mori’ye “Aslında bir konu var” dedik; şarkı sözlerinin satır aralarındaki Mori’den, müziğinden ve biraz da Ankara’ya dair konuşarak “Hiç’e varamasak da heplerden” bahsettik…

 En baştan başlayacak olursak, çocukluğunuzda müzikle ilişkiniz nasıldı? Kimleri dinleyerek büyüdünüz? Yasemin Mori için olmazsa olmaz müzisyenler kimlerdi?
 Müzik tüylerimi ürpertiyordu... Gözle görebildiğimiz alemin dışında tamamen tinsel başka bir diyarın oluşu, müzikle sesle ilk tanıştığım günden beri algımın sınırlarını genişleten bir şey. Havada titreşen ve görünmez bir biçimsel değerle kapılar açan yegane olaysa müzik; ben onun için ne yapabilirim?

Mori soyadının hikâyesi nedir, sizden dinleyebilir miyiz? Sizin için ne anlam ifade ediyor?
 “Mori” basitçe kız çocuğu anlamına geliyor. Kız çocuğu ruhu benim için çok önemli çünkü çok büyük bir merak, kara gözlülük, sürekli değişkenlik ve arayışla ilgili bir durumu ifade ediyor. Balkan kökenli bir kelime, bizimkiler oralardan göç etmiş bu da bana köklerimi hatırlatıyor… Sadece o topraklarda olan kökleri de değil “kök” çok derin bir kelime ve sahip olduğumuz en önemli bilgi kaynağı. Japoncada orman demek. O anlamını da çok seviyorum…

Yaptığınız müziği nasıl tanımlarsınız? 
Dionysus; şarap tanrısı bütün sanatların ilham tanrısı ve Apollon beni yönetir ve tamamen öznel, kendime has bir ifade oluştururum.

Müzik çalışmalarınızda kendinizi nerede görüyorsunuz? 
Tam ortasında!

İlk albümünüzü internetten duyurmuştunuz, hatta albümünüz çıkmadan klibiniz çekilip yayınlanmıştı. Çıkışınızı bu şekilde yapmanızdaki amaç neydi, istediğinize ulaştınız mı? 
Hayattaki yegane amacım özgür olmak. Hiç bir oturmuş sistemin, toplumsal kuralın beni yönetmesine izin veremem. İnsanın çok karmaşık bir yapısı var ve hata yapmaya çok meyilli, bu nedenle doğruyu, hakikatin yolunu aramakla görevli. Kimse size neyin doğru olduğunu söyleyememeli, siz onu aramalı ve bulmalısınız. Günümüzde kapitalist sistemin dünyaya yaptığı korkunç bir deformasyon var, yanlışlar üzerine kurulmuş bir hayat politikasının üstünde yaşıyoruz, müzik de bundan payına düşeni alıyor. Bu zamanın koşullarına uymak gerekirse internet şeffaf ve tamamıyla bilinçleri bir bir etkileyen bir ortam. Herkes bir alem, kimse kral değil. Bu tip sebeplerle bu platformu tercih ettim.

İlk çalışmanız olan “Hayvanlar” albümünün parçalarının söz ve müziği size aitti. “Deli Bando” albümünüzdeki şarkılar da öyle... Şarkılarınız için hayatınızın yansımaları diyebilir miyiz? 
Tabii ki öyle, başka türlüsü düşünülemez zaten... Benim hayatı algılama şeklim, seçtiğim yollar, düşünüş ve yaşayış biçimim beni türlü türlü deneyimler yaşamaya itiyor. Koca bir dönemin yansıması, izdüşümü oluyor işte albüm.

Yeni çıkan ikinci albümünüzde ilk albüme oranla Yasemin Mori’de değişmeler yaşandı mı? Yeni albümde neler değişti?
 Deli Bando’yu yaparken müthiş bir kolektif bilincin içerisine düştüm. Müziği algılayışım çok daha farklı boyutlara ulaştı... İçimde gizli bildiğim ama unutulmaya yüz tutan bütün insani değerler; aşk, aşkınlık hissi, maneviyat, zamansızlık, coşku ve deliliğin sınırlarında hissedilen bütün o acayip duyguları hissettim, yaşadım. Oturduğum yerde alem alem gezdim, gördüm, geldim...

Albüm isimleriniz çok ilginç. “Hayvanlar” ve “Deli Bando”. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
 Hayvanlar dünyası çok enteresan; o bütün akıl alıcı nitelikte olup algımızı açan genişleten ırkla beraber bir hayat paylaşıyoruz dünyamızda. Bütün hayvan çeşitlerini incelediğinizde, onlara baktığınızda, belli bir yakınlık kurduğunuzda içinizi çok coşkun duygular kaplamaması mümkün değil… O nasıl renkler, o nasıl uçmak, o nasıl koşmak, yüzmek, var olmak… Her birinde ayrı bir yeti, ayrı bir güzellik, biçim, ayrı bir hissiyat... Ortak özellikleri içgüdüleri ve kurulu bir saat gibi onlara verilen görevi yerine getirmeleri, bu sayede daha yoğun ve keskin bir bilinçleri olması. Burada olmaları bize de yol gösteriyor ve evrende sadece insanın var ettiğinden çok daha büyük bir üst sistemin olduğunu ve onun çok büyük güçlere kadir olduğunu gösteriyor. Masal gibi yaratılmış dünyamızda bütün bu güzel varlıklarla olabilmek büyük bir şans. Deli Bando, Hayvanlar’dan ve öncesinden beri getirdiğim bilincin bir başka evresi. Müziği keşfedişim, insanlara olan sevgimin artması sadece müzikle beraber var olmak isteyişimin dile gelmesi. Müzik insanları iyileştirir, bütünleştirir, en güzel duygular ve sonsuz aşk onun içindedir.

 Müziğin yanı sıra çizimleriniz var. Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım bölümü mezunusunuz. İlgileniyor musunuz hala, ileride sizi müziğin dışında başka çalışmalar içinde görebilecek miyiz?
 Yalnız kaldığımda ve sessizliğe geri döndüğümde uğraştığım şeylerden birisi de resim, belki ileride yaptığım resimleri toplayıp bir sergi açabilirim. Müziği, sahneyi, seslerle oynamayı, insanlara birebir dokunmayı o kadar çok seviyorum ki, en bütün hissettiğim hal şimdilik bu...

Yasemin Mori müzik dışında nelerle ilgilenir?
 Resim, şiir, yoga, kitaplar karıştırmak, paten kaymak, köpeğim, ailem, sevdiklerim...

Ankara’dan bahsedecek olursak; burada yaşadınız, öğrencilik hayatınız geçti. Biraz anlatır mısınız? Ankara’yı özlüyor musunuz?
Ankara’ya kendi aramızda “kuru şehir” diyoruz. Bu kupkuru havada, bozkırlarda, açık alanlarda insan, yaşamak için kendi içine çok ihtiyaç duyuyor. Ankara’dayken dinlediğim müzikleri algılayışım öyle derinden ve varlığımın içinden özüme sürekli değen bir biçimdeydi ki… Özlemiyorum çünkü hiç kapanmayan bir delikten çok net bir şekilde o zamanlara dönebiliyorum.

Son olarak Ankara’da ciddi şekilde bir hayran kitleniz var. Ankara’daki hayranlarınız ve Ankara hakkında ne söylemek istersiniz?
Ankara’da zaman daha yavaş akıyor, bunun avantajını yaşayın, müzikle akışta olun!

Hazırlayan: Sungar Özdağ – Uğur Enez Demir
A Plus | Mayıs - Haziran: