23 Haziran 2015 Salı

Hikayeleri Şakıya Dönüştüren Kadın | All Dergi

UZAKTAN
GELEN
ŞARKILAR
Yasemin Mori yazı yeni albümü Finnari Kakaraska’ ile kutluyor. Edebi göndermeleri, cover parçalar ve yeniliklerle dolu albümde 10 nefis şarkı bulunuyor.

Röportaj: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Özkan Önal 
Stylmg: Ahmet Emin Hondor
Saç & Makyaj: Ümit Aşık - Cem Demir 


İlk stüdyo albümü ‘Hayvanlar’ ve ardından ‘Deli Bando’ ile müzik dünyamıza tatlı bir soluk getiren Yasemin Mori, üçüncü albümü ‘Finnari Kakaraska’ ile bizi yine bilmediğimiz ‘uzaklara’ doğru yolculuğa çıkarıyor. Özellikle ‘Ellerimin Karası’ ve ‘Bitli Kaptan’da hikaye anlatır gibi söz yazıp, şarkı yapan Mori’nin albümünün en duygusal noktası ise Nazım Hikmet Ran’ın sözlerini yazdığı ‘Kanatları Gümüş Yavru Bir Kuş’ şarkısı. Bol dinlemeler.

Şununla başlamak istiyorum; ‘Finnari Kakaraska’ ne demek? Bu ismi seçmenizin hikayesi ne?

Albüm kayıtları bittikten sonra albümün ismini düşünmeye başladım, bir çok fikir vardı ama tamam bu dediğim ismi bulamamıştım. Bir şeyler okuyor, araştırıyordum ki ‘Kadın Argosu Sözlüğü’ diye derleme bir sözlüğe rastladım. Filiz Bingölçe kadınların kendi aralarında konuştuğu dili belgelemek istemiş ve köylerden kentlere dolaşarak


farklı yaşantılar süren bir çok kadınla bir araya gelip onların yaşantılarında kullandığı ‘alaycı’ dile dair ipuçları toplamış. Açıkçası daha önce sadece kadınlara has bir argo dilin yaşadığından haberim yoktu. Argo, kelimelerle mazlumun yeniden güç kazandığı yer aynı zamanda. Bu durum başlı başına çok etkileyici geldi. ‘Finnari Kakaraska’yı da bu sözlükte buldum ve tekrar yaşama döndürmek istedim. Taa uzakta, uzak yerde anlamına geliyor. Düşündüm ki şarkı yazarken o uzak yerlere gidip dolaşıyorum, hikayeleri buraya getiriyorum, sonra sahnede insanları buradan alıp o uzak diyarlara götürüyorum.

Nasıl hikayeler biriktirdiniz ve şarkılar yazdınız?

Ay’a gittim, uzandım gökyüzünden Dünya’ya baktım. Ormana gittim, bizimle hiç konuşmaz sandığımız bitkilerin, ağaçların ruhlarına karıştım, köklerimle konuştum. Başka insanların yaşamlarına gittim, onların gözünden gördüm. Çocukluğuma gittim, ‘Bitli Kaptan’ hikayesini mesela 5-6 yaşlarımda yaşadığım bir gemi yolculuğuna, ilk denize açılma macerasına ithafen yazdım.


Albüm güzel bir romanın müziğe dökülmüş hali gibi...

Okumayı çok seviyorum, beni çok mutlu ediyor. Kelimelerle, zihnin ve kalbin arasında müthiş yollar kurup hayatın tüm inceliğini ve güzelliğini yansıtan insanlarla bu yolla bağ kurmak çok güzel.


Albümün çıkış parçası olarak seçtiğiniz ‘Oyna’ şarkısıyla ilgili fazla olumsuz eleştiri var...

‘Oyna’yı yaparken Afrobeat’ten esinlendim, ülke olarak modumuzun aşırı düştüğünü ve arabeske bağladığımızı görünce direniş moduna girdim. Aslında eleştirilere rağmen haklı çıktığımı düşünüyorum, konserlerde çoşan, göbek atan yüzlerce insan görünce karşımda, “Beat it!” diyorum.
 

Müzik olmazsa hayatınızın anlamı gider diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?

Hayır yanılmıyorsun! Hepimiz için öyle aslında... Müzik olmasa taş keser insan, solar gider, kıpırtısız bir göl gibi var-yok arasında kalır. Tanrının, insanlarla iletişim kurma aracı olduğunu düşünüyorum müziğin. Tamamen soyut bir dünya, frekanslardan ibaret!


Kostümleriniz, klip çekimleriniz bizi hep şaşırtıyor...

Çalıştığım bir ekip var tabii. ‘Oyna’nın klibinde Bora Tarhan sanat yönetmenliğini üstlendi. Tokat yöresinden, Antakya’dan kumaşlar bulduk ve Afro Anadolu bir stil yaratmaya çalıştık. Mert Yemeniciğlu tüm kostümleri tasarladı.

Günlük hayattaki stilinizi nasıl tanımlarsınız?

Yaratıcı, araştırmacı ve sportif.
 

Yaz tatilini planladınız mı?

Daha önce hiç gitmediğim görmediğim, doğası ve ilkimiyle İstanbul’dan tamamen farklı bir yerlere gitmek istiyorum. Vietnam olabilir. Dünyanın en büyük mağarası orada ve yeni keşfedilmiş. Orayı görmeyi çok istiyorum.



ALL Magazine

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder