25 Nisan 2015 Cumartesi

Uzaklardan masallar anlatan kadın

 Yasemin Mori yeni albümü Finnari Kakaraska'da yine rengarenk, capcanlı iç dünyasını ortaya çıkararak, içimizi açtı. Fotoğraf ve röportajla o renkli dünyanın derinlerine indik.

Eylem Kaftan / kaftaneylem@gmail.com
Fotoğraflar: Barış ACARLI


 İlk albüm 'Hayvanlar'dan bu yana ne değişti?
 Eskiden kendimin çok önemli olduğunu düşünüyordum. Artık düşünmüyorum. Belki ego patlaması yaşamıştım. Çok alkış alınca 'evet böyle' diyosun. Bir topluluk olmasa bir değerinin olmadığını zamanla anlıyorsun.

Finnasi Kakaraska nedir?
 Kadın argosu sözlüğünde buldum. Anadolu'nun her yerine gidip kadınlarla konuşmuş yazarı. Kadınların kendi aralarında erkeklerle nasıl dalga geçtiğini keşfetmiş. 'Kakaraska', 'taa çok uzaklarda' demek. Albümdeki şarkılarda hep hikayeleri uzaklardan getirip birine anlatmak derdim var.

 Mistik bir hava yaratmışsın bu albümde..
 Şarkı yazmak bu güçlerle ilgili zaten biraz. Gerçek benliğinin ait olduğu yere dair bir akış var. Gözlerimi kapıyorum ve hayal gücüme bırakıyorum kendime. Kimliğim olmadan da anlamlı mıyım? Merak ediyorum.

Albüm aralarında kendini nasıl yeniliyorsun?
 Arada Gezi olayları oldu. O beni çok etkiledi. Dengemi, merkezimi bulmak için çok zorlandım o dönem. İçerde bir çığlık vardı ama sanki o çığlığın üstü kapanmaya çalışıldı.

 Bu albüm nasıl şekillendi? Masal ve mitolojik referanslar ağırlıkta.
 Masallar da ormandan, doğa anadan geliyor. Ormana gittiğimde burası beni kabul eder, doğa ana beni alır diye düşünüyorum. Atalarımızın genetik gücünü taşıyoruz. Eskiden kalma güçlü bir kaynağa ulaşıyorum.

 Bestelerini nasıl yapıyorsun?
 Loop yapan bir alet var mesela, looper. Ritm koyarak altyapı oluşturuyorsun. Şimdi trompet üflüyorum. Her gün 3-4 saat ona çalıştığım oldu. Miles Davis'in ruhu bende yaşıyor gibi hissettim. Onu dinlediğimde çıldırıyordum.

Mori soyadı Morrison'dan mı geliyor sahiden?
 Lisede çok etkilendim. Bana Yasemin Morrison diyorlardı. Sonra Mori oldum. Uzun pelerinlerle gezen tuhaf, punk bir kızdım.


 CAMA BİR MARTI KONDU VE HİKAYE BAŞLADI

Klibe tepkiler de gelmiş, neden?
 Ortamın muhafazakarlaşmasından ve insanların kendini daha değersiz hissetmesinden dolayı. Hayatımda böyle tepki görmedim. Bu klip için 'ne alaka?' diyorlar sanal ortamda.

 Peki Martı Jonathan ne alaka sahiden?
 Bir gün evde oturuyorum, baktım, bir martı cama sıkışmış. Biz komşumla 'bu martı Jonathan, bu uçacak' diye ona telkinlerde bulunduk. O uçunca 'Martı Jonathan uçtu' dedik. Onu hikayeye kattık.

Korhan Futacı ile birliktesin. Müzikal olarak nasıl besliyorsunuz birbirinizi?
 Tabii ki çok önemli bir destek Korhan varlığıyla. Birbirimize destek oluyor, anlıyoruz birbirimizi müzisyence. Değirmenlere karşı (gülüyor), yedi yıldır böyleyiz.

 TV var mı evinizde?
 Hayır, yok. Bir ara almıştık ama tamamen vaktimizi almaya başladı. Abuk subuk şeyler izlemeye başladık. 'Bu ne' dedik ve paldır küldür attık onu. Acayip bir alan açıldı. Şimdi birlikte resim yapıyoruz. Çocuklar gibi oynuyoruz. Naif bir yaşantımız var.

Korhan daha sakin galiba?
 Ben daha çocuksuyum. O daha olgun. Birbirimizi dengeliyoruz.

 Artık toplum aynılaştı...

İnsanın kendi çizgisini koruması zor mu?
 Seni senden başka kimse değiştiremez. Ama sanki birileri bazen bunu hatırlatmalı. Herkes seni yönlendirirken özünü kaybetmeyeceğini bilmen lazım.

Bu 'Oyna' şarkısı ve klibi nasıl oluştu?
 Klip için Faslı bir fotoğrafçının fotoğraflarından çok etkilendim. Biz de Türk Havası yaratabiliriz dedik. Martı Jonathan'ı da koyduk.

 Kim o?
Şu meşhur Martı Jonathan! Ona güzelleme yapılıyor. En yükseklere uçan, kural bölücü, toplum vasatlığa alkış tutarken, o parelel evrenlerde uçuyor. Toplumda onay görmeyen insanların ifadesi olsun istedim klipte.

Türkiye'de sokakta çok farklı tipleri göremiyoruz sanki!
 Eksiden konserlere çok farklı tipler gelirdi. Herkes aynılaştı artık. Kapitalizm ele geçirdi bizi. O yüzden videoda tuhaf karakterler olsun istedim.

Vatan

Nedir bu Finnari Kakaraska!

Rock müziğin sevilen seslerinden Yasemin Mori, uzun süredir üzerinde çalıştığı "Finnari Kakaraska"yı piyasaya sürdü. "İyi de nedir bu Finnari Kakaraska" dedik, buluştuk ünlü şarkıcıyla ve merakımızı giderdik.

Yasemin Mori, uzun süredir üzerinde çalıştığı albümü “Finnari Kakaraska”yı piyasaya sürdü. Bu kez öykü tadındaki şarkıları kadar albüm adıyla da dikkat çeken Mori’ye, kulağa büyü gibi gelen o iki kelimenin anlamını sorduk. İşte yanıtı: “Albüme isim ararken Kadın Argosu diye bir sözlük geçti elime, orada buldum bu deyimi… ‘Uzak yerler’ anlamına geliyormuş.”


Üçüncü albümünüz hayırlı olsun. Yalnız şarkılara, hazırlık sürecine falan gelmeden önce sormak istiyorum, nedir bu “Finnari Kakaraska” acaba?
– (Gülüyor) Herkes merak etti onu zaten… Arkadaşlarım bile soruyor “büyü mü” diye. Hikayesini anlatayım… Bütün şarkıları yazdım bitti, her şey hazır. Albümün adı ne olacak diye düşünüyorum. Elime “Kadın Argosu” diye bir sözlük geçti.
 

Kadın Argosu mu?
– Evet… Sadece kadınların kullandığı bir dil. Erkek taşlamaları gibi şeyler de var içinde sözlüğün. Finnari Kakaraska’yı da orada gördüm. Bu aslında bir deyim.
 

Anlamı ne?
– “Uzak yerler” demekmiş. Kulağıma çok güzel, bana çok enteresan geldi.


Alem “ne alaka” der diye endişelenmediniz mi?
– Valla başlarda doğru mu yapıyorum diye düşündüm, “kim aklında tutacak bu adı” dedim. Ama o ikişi kelime öyle bir yerleşti ki aklıma, albüm için başka isim düşünemez oldum. Ve kaldı öyle…


Gelelim albümün hazırlık aşamasına… Ne kadar sürdü şarkıları toplamak ve okumalar?
– Aslında hızlıca kotarılan bir proje. Sözlerimin hepsi hazırdı. Can Çankaya da çok iyi arkadaşımdır, buluştuk, yaptığım işleri gösterdim, hemen aranjeleri yapmaya başladı. O yüzden çok hızlı bitti. 1 yılda toparladık.


Şarkıların hepsi sana mı ait?
– İki cover şarkı var. Diğerleri bana ait.

Şarkılarınızı daha çok hangi ruh halindeyken ya da neredeyken yazabiliyorsunuz?
– Her yerde ve her ruh halinde olabilir… Ama şarkı yazmak entresan bir durum… Ben bile bazen kendi kendime şaşıyorum.


Neden?
– Ben şarkı yazmıyorum da şarkı kendini bana yazdırıyor gibi durum oluşuyor çünkü.


Aşk şarkıları peki?
– Aşkı bireysel olarak algılamıyorum. Müzik yaparken bile aşk yaşıyorum mesela… Seyirciyle bir araya geldiğimde de aynı şekilde aşka çok yakın bir duygu hissediyorum. Açıkçası aşkı bireysellikten çıkarmak için kendimi çok zorladım.


Neden böyle bir çabaya girdiniz?
– İlk albümü hazırlarken çok pis aşk acısı çekiyordum çünkü… Her şey tamamen aşka dayalıydı. O hisse o kadar kapılmıştım ki… Sonra durdum, “Ben ne yapıyorum?” dedim kendime. Aşk acılarının kadını oldum diye yedim kendimi. Oysa acı çekmek istemiyordum.

  
Sizin yazdıklarınız alışılmış şarkılardan çok farklı. Sanki şarkı değil de öykü yazıyorsunuz. Böyle bir yeteneğe sahipken hiç kitap yazmayı düşünmediniz mi?
– Evet, aslında olabilir. Zaten yazdığım çocuk kitapları ve onları basmak isteyen yayınevleri de de var. Bakalım, zaman bulursak yaparız.


Neden çocuk hikayesi?
– Bilmem, çocuk hikayeleri daha çok ilgimi çekiyor.

 


Bir anda parlayayım diye bir derdim yok
 

Müzik dersi almaya devam ediyorsunuz...
- Evet, çok da faydasını görüyorum. Bütün şarkıcılara tavsiye ederim.

Ne kadar sürecek bu dersler?
- Bence hep devam etmeli. İnanılmaz geliştirdim kendimi o dersler sayesinde. Ne kadar devam ederse o kadar iyi.

Müzik yolculuğunuzda, tam olarak hedefiniz ne?
- Bilmem ki, çok şey planlıyorum. Çok daha iyi bir müzisyen olmak istiyorum. Bunun için şan dersleri alıyorum, gitar çalışıyorum. Çok enteresan şeyler yapmak istiyorum.

Bu kadar çalışmaya, hak ettiğiniz değeri ve ilgiyi gördüğünüze inanıyor musunuz?
- Evet, çok ilgi gösteriyorlar sağ olsunlar... Zaten benim de bir anda şöhret olayım, parlayayım gibi bir derdim yok. Yavaş yavaş gideyim, uzun soluklu bir şeyler yapayım.



19 Nisan 2015 Pazar

Dada Dandinista (18 Nisan 2015)

Yasemin Mori, Okan Bayülgen'in sunduğu Dada Dandinista programına konuk oldu ve Oyna'yı canlı seslendirdi.


Programın tamamı>

 Yasemin Mori'ye performansında  Can Çankaya , Gökhan Şahinkaya, Barlas Tan Özemek, Ezgi Ayçe Kızıldere ve Hazal Kalaycı'nın yanı sıra davulda uzun süredir birlikte çalmadıkları Ediz Hafızoğlu eşlik etti.

Oyna canlı performans: 

18 Nisan 2015 Cumartesi

[İPTAL] 22 Nisan @ Semaver Kumpanya

Konser ileri bir tarihe ertelenmiştir!
 
Yasemin Mori, 22 Nisan'da gerçekleştireceği performansı ile Çevre Tiyatrosu'nda...

Yasemin Mori, kendine özgü şarkıcılığı ve şarkılarıyla insan doğasına dair alışılagelmedik hikayelerini anlatırken, folklorik öğelerle harmanladığı avant caz ve saykodelik rocktan etkiler taşıyan müziği ve büyüleyici performansları ile sahnede baş döndürüyor.

Yeni yayımlanan üçüncü albümü Finnari Kakaraska'yı, acının yaşam gücüne dönüştüğü, mazlumun kahraman olduğu, maddenin manevi olana vardığı, uzak diyarlarda düşsel ve gerçeküstü bir alem, bir gezegen olarak tanımlıyor.

Bu albümün kendine has sesinin oluşmasında büyük katkıda bulunan ve uzun zamandır beraber çalıştığı müzisyenler;

Can Çankaya / tuşlu çalgılar
Gökhan Şahinkaya / bas gitar
Berke Can Özcan / vurmalı çalgılar
Barlas Tan Özemek / gitar, vokal
Ezgi Ayçe Kızıldere / vokal
Hazal Kalaycı / vokal

bu konserde kendisine eşlik edecekler.

22 Nisan 2015 Çarşamba /20
Biletler: Öğrenci 35TL, Tam: 45TL
Çevre Tiyatrosu Kocamustafapaşa / İSTANBUL
Gişe Tel: 0212 - 585 59 35

SemaverKumpanya

13 Nisan 2015 Pazartesi

Dört Dörtlük Dört Albüm | Karga Mecmua

Tayfun Polat, karga mecmua'daki yazısında Finnari Kakaraska'ya yer vermiş: 


Yasemin Mori - Finnari Kakaraska
Yasemin Mori iki albümde hatrı sayılır ve özel bir takipçi kitlesi edindi kendine. İlk albümünde gündelik huzursuzlukları dile getiriş yöntemi çarptı müzikten önce. İkinci albümdeki müzikal genişleme, deneysellik ve söz yazımındaki ustalaşma takdire şayandı. Özellikle kadınlık hallerini, anaerkil bir dünya özlemi ve neredeyse pagan anlatılarıyla yazdığı birkaç şarkı (aslında bu albümde şarkı formunda çok az eser var) zihin açıcıydı. Şimdi üçüncü albümüyle müziğini bir üst seviyeye taşıyor Yasemin Mori.

Bu sefer Can Çankaya ile çalışmış Mori. Kangroove’dan tanıdığımız ama tuşlu çalgılar ve trompetiyle çoğu caz olmak üzere pek çok albüme, müzisyene albümlerinde, sahnelerinde destek olan yetenekli Can Çankaya, albümde tüm düzenlemeler ve prodüksiyonu üstlenmiş. Sahnede daha önce birlikte çalmışlardı ama albümü baştan yeni bir isimle yapmak tutturulmuş formüllere itibar edilmeyeceğini gösteriyor daha ilk başta.

Albüm Deli Bando’nun kaldığı ruh halinden devam ederek başlıyor. Açılıştaki “Ellerimin Karası” yeni bir Mori marşı olacaktır. “Bitli Kaptan” ve “Avcı”, ancak onun yapabileceği şarkılar. Albümün ortasında yer alan “Kadınlar”, biraz önce bahsettiğimiz pagan kadın ruhunu bir önceki albümün de üstüne taşıyor. “Finnari Kakaraska” sözünü bir kadın argo sözlüğünden almış Yasemin Mori. “Uzak yerler” demekmiş. Genelinde uzak yerlerden gelen uzak hikâyeler anlatılıyor albümde, usta işi düzenlemelerle. Ta ki son üç şarkıya kadar.

Albümün son üç şarkısı, pop müzik tarihimize geçecek üç çalışma. Önce Ajda Pekkan’dan bildiğimiz, sözleri Fikret Şenes’e ait “Gel”de, Yasemin Mori dilerse herkesin “diva”sı olabileceğini gösteriyor. Ardından gelen “Kim Var?” bir John Lurie film müziği de olabilir, gittikçe yükselen gerilimiyle bir Tom Waits albümüne de girebilir, ama memlekette bu ayarda bir pop yıldızının albümünde yer alamaz. Cesaret ister. Hele kapanış şarkısı “Kanatları Gümüş Yavru Bir Kuş”! Nazım Hikmet’in şiirine Mesut Cemil’in (Tamburi Cemil Bey’in oğlu ve ilk viyolonsel sanatçılarımızdan) bestesi, Yasemin Mori’nin piyano ve yaylılar eşliğinde, Tülay German’ı hatırlatan vokaliyle, böyle bir albümde hiç yer alamaz.

Ama varlar. Albümden yayınlanan ilk şarkı “Oyna”, bayağı bir eleştiri konusu oldu nedense? Ne bekleniyorsa Yasemin Mori’den? Beklesinler tabii de, sanki şimdiye kadar beklentileri karşılamak üzere müzik yaptı. (Haa, bu arada benim de beklentim yüksekti bu albümden. Deli Bando gibi bir albüm yaptıysan, bir pop albümüne free-jazz bile soktuysan, başka bir beklenti de yaratırsın.) Bence en iyi albümü bu Mori’nin. İnce elenmiş, çok sık dokunmuş, çok çalışılmış olduğu belli. Kim ne derse desin, kadın ne istediğini biliyor ve yapıyor. Tebrikler.


Karga Mecmua Nisan 2015 Sayı 92

http://www.kargamecmua.org/

8 Nisan 2015 Çarşamba

Konular, mekanlar sonsuz... | Babylon Dergi Röportajı

Röportaj: Cem Kayıran

Fotoğraf: Aylin Güngör

Stil: Ece Özel

Babylon Dergi Sayı 27 - Mart/Nisan 2015


Yasemin Mori, 2012 yılında yayınladığı ikinci albümü Deli Bando’nun ardından geçtiğimiz ay yeni albümüyle karşımıza çıktı. Edebiyat göndermeleri ve müzikal yeniliklerle dolu on şarkılık albüm, Finnari Kakaraska ismini taşıyor.

Albümün yayınlanmasıyla birlikte soluğu Yasemin Mori’nin yanında aldık, albümü masaya yatırdık ve Finnari Kakaraska’ya benzer şekilde, rengârenk bir fotoğraf çekimi yaptık!



Bana kalırsa ilk iki albümünden de izler taşıyan ama kendine has bir dil de geliştirebilen bir albüm olmuş Finnari Kakaraska. Parçalar nasıl bir ruh hâliyle, nasıl bir dönemde yazıldı? Albümün ilk parçacıklarını dinlerken kafanda canlanan hâliyle sona ermiş hâli arasında ne gibi benzerlikler, farklılıklar vardı?

Şimdi geriye dönüp düşününce şarkıları son derece keyifli bir hâlde, oyun oynar gibi yazdığımı fark ettim. Evde bilgisayar başında trompet, klavye ve loop processor ile sadece melodilerin akmasına, ortaya çıkmasına yarayacak altyapılar kaydedip sözlerle hayal gücüme sığınarak yaptım şarkıları. Sonrasında kaydettiğim eskizleri albümün prodüktörlüğünü yapan Can Çankaya’ya yolladım. Can her şeyden önce inanılmaz iyi bir dinleyici. Şarkıların gerek melodik yapısında gerekse sözlerinde gizli olan tüm şifreleri çözerek şarkının özüne inebiliyor. Can’ın bu özelliğine güvendiğim için onu düzenlemeler konusunda tamamen serbest bıraktım ve sonuçlar her defasında beni şaşırttı. İlk yaptığım demolardaki naif duyguyu koruyarak çok hassas tasarlanmış düzenlemeler yaptı, bu sayede bütün yaratım sürecinin izlerini şarkının en son hâlinde duyabiliyorsunuz.

Finnari Kakaraska’yı ilk dinlediğimde dikkatimi çeken detaylardan biri şarkılardaki “serbestlik” hissiydi. Özellikle vokallerinde ve ritmik katmanlarda bir salınmışlık var gibi geliyor bana. Bu aslında şarkı yazımında çok riskli bir unsur olabilecekken bütünlük fazlasıyla da korunmuş albüm genelinde. Senin için Finnari Kakaraska’yı en iyi tanımlayacak sıfatlar neler? Neden?

Şarkı yazarken kendimi bir hikâye anlatıcısı olarak görüyorum. Konular, mekânlar, sonsuz... Dolayısıyla serbest bir yazma tekniğim var. Bu serbest yazım tekniğini birebir olarak müziğime de uygulamanın peşindeyim, hissettiğin şey bu olabilir... Albümü en iyi tanımlayan sıfat “Finnari Kakaraska” bence. Orası benim düşünce dünyamda, öte diyarda bir âlem. Bu dünyadan izler taşıyor. İyi ve kötü arasındaki dualite orada da mevcut... Şen şakrak ama dramatik, mazlum ama cesur da. Orada maddeden manevi olana, taştan ruhani olana doğru durmayan bir döngü var. Dönüşüm çok daha hızlı olduğundan daha büyülü. Gerçeküstü bir dünya olduğu için daha az acıtıyor.

Albümün kayıt sürecinden biraz bahsedebilir misin? Nerelerde kimlerle yapıldı kayıtlar?

Deli Bando'dan beridir beraber çalıştığım Barlas Tan Özemek, Gökhan Şahinkaya, Berke Can Özcan ve Can Çankaya ile iki haftalık bir prova sürecinden sonra şarkılar kusursuz çalınmaya başlanmıştı. Hayyam stüdyolarında Can Aykal, Sinan Sakızlı ve Feryin Kaya ile 10, 12 günlük bir çalışma neticesinde Finnari Kakaraska'yı kaydettik. "Kim Var" ve "Kanatları Gümüş Yavru Bir Kuş"u ise daha sonra Babajim stüdyolarında kaydettik.


Finnari Kakaraska’nın prodüksiyonunda Can Çankaya ile çalıştınız. Can’la aranızdaki müzikal iletişimi, onun şarkılarına olan yaklaşımını nasıl yorumluyorsun?

Can’ın hem çok yoğun bir müzikal birikimi hem de yoğun bir duygu dünyası var. Şarkılarıma çok büyük bir nezaketle yaklaştı. Müzikal fikirlerimi koruyarak, hikayelerin ortaya çıkartacak düzenleme fikirleriyle geldi. Beni derinlemesine anladığını, söylediğim sözleri, anlattığım hikâyeleri özümsediğini düşünüyorum, müzikte bunun yansımalarıyla hep karşılaştım. Su gibi aktık.


Albüm isminden şarkı sözlerine bir çok edebiyat göndermesi dikkat çekiyor. Senin için şarkılarda yer verdiğin kitaplar, yazarlar ne ifade ediyor? Müziğin ve onlar arasında nasıl bir ilişki görüyorsun?

Çocukluğumun olayıdır okumak... Yazıyor olmayı da buna borçluyum. Hayal dünyamı canlandıran, beni toplumca kabul edilmiş değer yargılarından uzaklaştıran, gizli kalmış, insanların konuşurken ya da yaşarken ortaya çıkartamadıkları içsel, düşünsel bilgilere ulaşmak müthiş bir şey. insanın doğasını daha iyi tanımaya çalışmaktan zevk alıyorum.

Ellerimin Karası”nda beni yazmaya iten Andre Gide mesela, onun romanlarında hep günah çıkartılması gereken bir yüzleşme, bir itiraf vardır. “Bu gölgeler güneşin mürekkebi” sözünü ise direkt Appoloniare’den aldım...

Bitli Kaptan”da Halikarnas Balıkçısı’na selam ediyorum, Aganta Buruna Burinata! “Nedir acaba bu yıldızlar? Göklerde mısır, buğday patlatıyorlar galiba” dizelerindekine benzer bir espri var tüm şarkıda.

Önceki İki albümünün aksine, yeni albümünde tuşlu çalgıların biraz daha ön planda olduğunu söylemek mümkün. Seni bu değişikliğe iten ne oldu?

Rüyalarımda piyano çaldığımı görüyorum... Çok müthiş bir piyanistim başka bir paralelde. Beni açan, iyi hissettiren bir enstrüman... İlk albümde de piyanoyla çalışmıştım ama orada gitar sesi daha baskın kalmıştı... Can’la Dell Bando'nun ilk konserlerinden bu yana beraber çalışıyoruz ve piyano çalışına da hayranlık besliyorum. Albümü beraber yapmaya karar verdiğimizde piyano işin çok önemli bir parçası oldu.

Kapanış şarkısı “Kanatları Gümüş" sözleri Nazım Hlkmet’e ait olan bir şarkı. Ve albümde bir yaylı triosu ve piyano eşliğinde özel bir yorumla yer alıyor. Bu şiirin albümünde yer atmasına nasıl karar verdin? Genel olarak albümün konseptiyle nasıl bir ilişkisi olduğunu düşünüyorsun? 
Bu şarkıyı ilk duyduğumda günlerce aklımdan çıkmadı. Şarkının bir bölümü Nazım'a dair bir belgeselde geçiyordu, şarkıyı arayıp taradım ve sonunda bulduğumda söylemek cüretini göstermek istedim. Nazım Hikmet sözlerini yazmış aynı zamanda Mes'ut Cemil'in bir bestesi. Tanburi Mes'ut Cemil hem Türk müziği hem de Batı müziğine çok hâkim bir bestekâr. Döneminin çok ilerisinde. Evrensel tüm ruhlar birleşmiş âdeta bu şarkıda. Münir Nurettin Selçuk’un yorumunu tüm insanlığın duyması gerekiyor diye düşünüyorum. Bu parçayı yapmak istediğimi söyleyince Can, şarkıya ruhunu üflemiş bu eşsiz sanatkârlara ithafen. şarkının orijinal yapısını bozmadan modern klasik müzik disiplininde bir düzenlemeyle ele aldı.



Bir de önceden Ajda Pekkan'dan duyduğumuz, sözleri Fikret Şeneş e ait olan “Gel"in yorumu yer alıyor albümde. Şarkıyı İlk kez dinlediğin zamanı hatırlıyor musun? Bu şarkının albüme giriş hikâyesi nedir?

2013'te bir ara Ajda ya fena takıldım. Durmadan şarkılarını dinliyordum ve sesine ve şarkı söyleyişine detaylıca kaptırmıştım kendimi. Gerçekten inanılmaz bir şarkıcı ve 70’lerde çok iyi kayıtlar yapmış. “Gel"'i de o dönem keşfettim, bayıldım şarkıya sonra konserlerde çalmaya başladık.


Albümün ilk klibl “Oyna Martı Jonathan" İçin çekildi. Fazlasıyla renkli ve hareketli bir kllp. Kllbln fikri kimden çıktı? Başka kllp fikirleri var mı hâlihazırda? Biraz ipuçları alabilir miyiz?

"Oyna MJ” geçen senelerde ilk albümü beraber yaptığım Emre Irmak'ın stüdyosunda
takılırken ortaya çıktı. Afrika müziklerindekilere benzeyen yuvarlanan sözlü bir vokal attım ortaya ve Emre nin çok hoşuna gitti ve o da bir şeyler kattı.

Albüm kayıtlarında Berke üst üste perkusyonlar kaydederek Afro Anadolu bir ritim altyapısı oluşturdu. Ülkenin durumu belli, karanlık hisler biraz dağılsın, biraz esneyelim istedim. Kahramanlaştırdığım Martı Jonathan’ı Gezi dirilişine katkıda bulunan insanlarla özdeşleştirdim. Kafamda dolaşan fikirler vardı... Oynayan, dans eden insanlar, sürekli değişen renkler, desenler ve kıyafetler, en az Martı Jonathan kadar toplumun dışında kalmış ayrıksı ve uçmayı bilen karakterler...

Günlerce klibi nasıl gerçekleştirebileceğimi düşünürken bir gece ansızın yönetmen arkadaşım Bora Tarhan’ın evinde buldum kendimi... O sırada Peru’dan henüz dönmüştü ve orada çektiği fotoğraflardan bir sergi yapmak için çalışıyordu. Fotoğraflarda Peruluların yaşam biçimi çok ilgimi çekti rengârenk kıyafetler, doğaya olan müthiş bağlılıkları, çocuklann dahi yüzlerindeki anlamlı bakışlar...Tum bunları görünce doğru yerde olduğumu anladım. O noktadan sonra Bora bütün projeyi üstlenerek en iyi takımı kurdu ve klibi çekti.

Albümü dinler dinlemez canlı performansının nasıl olacağına dair bir merak uyandı içimde. Hem “Kadınlar", “Bitil Kaptan" gibi yapısal olarak hareketli ve dinleyiciyi de İçine çekebilecek şarkılar hem de “Kim Var? ", Elim Tetikte" gibi daha farklı kompozisyon fikirleriyle, bir ses enstalasyonu gibi kurgulanmış şarkılar var albümde.
Konserlerle ilgili ne gibi ipuçları verebilirsin?


Canlı performanslarda seyirciyle aramda bir denge bulmayı çok önemsiyorum. Dinleyicinin katılımcı olduğu, şarkılara eşlik ettiği bölümlerle, daha sanatsal, müzisyenlerin kendilerini ifade ettiği, dışavurumcu ya da içsel bölümlerle harmanlamak, kendi dünyam ile hepimizin dünyası arasında bir köprü işlevi görüyor. Dahasını merak edenlerle konserlerde buluşalım...




5 Nisan 2015 Pazar

"Yasemin Mori’den hayranlarına unutulmaz konser"


 Bursa Nilüfer Belediyesi Kültür-Sanat Nisan ayı etkinlikleri kapsamında sahne alan Yasemin Mori, performansıyla hayranlarına unutulmaz bir konser verdi.

 Nilüfer Belediyesi Türk bağımsız rock yazarı ve yorumcusu Yasemin Mori’yi yeni albümüyle sevenleriyle buluşturdu. Uğur Mumcu Sahnesi’nde gerçekleşen konsere ilgi büyük oldu. Kendine özgü yorumuyla insan doğasına dair alışılmamış hikayeleri anlatan Mori, folklorik öğelerle harmanladığı caz ve rock müzikten etkiler taşıyan performansıyla sahne de baş döndürdü. Yeni çıkardığı üçüncü albümü Finnari’den birçok eseri de seslendiren Mori’ye uzun zamandır birlikte çalıştığı müzisyenler de eşlik etti. Yaklaşık iki saat süren konser boyunca hayranları sevilen sanatçıya eşlik ederken Mori, gecenin sonunda ayakta alkışlandı.
         CİHAN

1 Nisan 2015 Çarşamba

4 Nisan @ Bursa

Yasemin Mori 4 Nisan'da Bursa'da sahne alacak:

  

04.04.2015 / 20.30 
Nilüfer Belediyesi Uğur Mumcu Sahnesi 
Biletler: Konak Kültürevi, Uğur Mumcu Sahnesi, Nâzım Hikmet Kültürevi, Carrefour Alışveriş Merkezi ve Görükle/Yerleşim'den temin edilebilir. 


Adres: Ataevler Mahallesi, Yılmaz Akkılıç Caddesi Basın Kültür Sarayı Kat:2