9 Ağustos 2008 Cumartesi

Tam şurana oturan o his var ya...


'Aslında Bir Konu Var’ şarkısıyla çıkış yapan Yasemin Mori’ye göre, “Sadece düşünceyle bir şeye yoğunlaşamazsın. Şuranda (kalbini gösteriyor) hissettiğin şey o kadar önemli bir şey ki...

Bir gün Myspace’te bir şarkı beliriverdi ve Yasemin Mori alıp başını yürüdü. ‘Hayvanlar’ adlı ilk albümü çok beğenilen Mori, ‘Yapmak istediklerimi yapmak için çok zaman harcadım. Ama sonunda kafamın karışıklığını dindirdim. Demek ki elinde gerçekten inandığın güçlü bir şey varsa başarabiliyormuşsun’ diyor

Her gün bir Duman, bir Hayko Cepkin, bir Yakup çıkmıyor memleketten. Fakat günün birinde Myspace’te bir şarkı beliriverdi. Şarkı ‘Aslında bir konu var’ diye başlıyordu. Öyle her şarkı ‘Aslında bir konu var’ diye başlamaz. (Aynı önermeye göre şahsi kanaatim kapağına bakıp kitap da alınabileceği yönündedir.)
Bu şarkının sahibi Yasemin Mori, belli ki gayet eğlenceli bir ailenin içinde büyümüş. Halinden tavrından ve anlattıklarından bunu çıkarmak mümkün. Müzik işine nasıl girdiğini sorunca ilk olarak ailesinin müzik sevgisini anlatmaya başlıyor. Özellikle kendisinden on yaş büyük olan ablasının müziğe yönlenmesinde çok etkisi olmuş.
Yasemin’in bu işe gönül vermişliği öncelikle basın bülteninden anlaşılıyor. Basın bülteninde Queen ve kendisi adına daha ümit vaad edici bir referans olan Morrissey’in yanında Siouxsie and the Banshees’i görünce bu kıza bir bakmak gerektiği açık oluyor.
Aklında hep müzik varmış. Ama kendi gruplarını kurmaya çalıştığı lisenin bitmesiyle aynı zamanda resimle de uğraştığından grafik tasarım okumaya karar vermiş. “Bir sanat okulunda okuyayım genel bir sanat eğitimi alayım. Belki grafik tasarımcı olmam ama orada neler oluyor bakayım tadını çıkartayım okurken müzikle de ilgilenebilirim” diye düşünmüş.
Okuldayken daha ziyade ilüstrasyonlar yaparak kendi çizgisini geliştirmeye çalışmış. Ama grafik tasarımcı olmak istemediğine de karar vermiş. Aklında hep müzik varmış. Okulun son senesinde bir şarkı yapıp bütün projesini ona dayandırmış. Bu işi yaparken o sırada Ankara’da askerliğini yapmakta olan Emre Irmak’la tanışmış. İstanbul’a gelip şarkıyı beraber kaydetmişler. “Bir şarkı var oldu” diyor, “Ama ne yapacağım hala belli değildi. Projenin ucu açıktı. Grafik tasarım projesiyim demiyor. Herhangi bir projeyim ben ve bir şey demeye çalışıyorum dünyayla ilgili.” Bu süreç içinde her şeyi birleştirmek aklına yatmış. ‘Anlatmak istediklerimi nasıl daha iyi anlatırım?’ sorusunun cevabını böyle bulmuş. Bunun üzerine Emre Irmak’la çalışmaya başlamışlar.

‘Sanata geniş bakıyorum’
Yasemin Mori’nin albüm hikayesi de yılan hikayesine dönenlerden... Bunun sebebini şöyle açıklıyor: “Uzun sürdü çünkü biz albüm yapacağız diye yola çıkmadık. Biz bir deneyelim bakalım neler oluyor, kendimizi nasıl ifade edebiliyoruz, bunlarla ilgilendik önce. Sonra baktık ki fikirlerimiz uyuyor proje kendi kendine çok rahat yönlendi. “Sonunda albüm yapmaktan başka çare kalmadı gibi oldu. Ama bu işin bu hale gelmesinin uzun sürmesinin sebebi o sırada daha çok denemek istemek tam emin olamamak ve benim de kafamın bazen o tarafa bazen bu tarafa gitmesiydi.”
Peki emin olmak nasıl bir histir? İnsan nasıl emin olur? Bu iki sorunun cevabı aslında Yasemin’in albümünde gizli. Albüm bazen PJ Harvey oluveriyor, bazen Cocorosie’ye benzetilebiliyor ama bütün olarak ‘Hayvanlar’ bir Yasemin Mori albümü. Bu da Yasemin’le ilgili en umut verici şey.
Tabii bu soruları cevaplamak belli ki onun için kolay olmamış. “Sanata çok geniş bakıyorum” diyor. “Her şey olabilir her yöne sapabiliriz diye düşünüyorum. Çok büyük bir iştahla yaklaşıyorum. O zaman da zorlanıyorsun. Şunu yapacağım diyemiyorsun. Bu benim için çok büyük bir konu ve hepsini yapmak istiyorum yavaş yavaş. ‘Nasıl daha iyi yapabilirim?’ diye düşünüyordum sürekli. Kendimi de bulmak için uğraşıyordum bir yandan. Yapmak istediklerimi yapmak için çok zaman harcadım. Ama sonunda kafamın karışıklığını dindirdim.”
Dinlediği grupların gittiği yollar Yasemin’e de yollar açmış. “Ha bur yoldan gidilebiliyor ve neticede böyle bir şey çıkıyor ama ben tam olarak oradan da gitmek istemiyorum. Ben kendi yolumu bulacağım” diye düşünmüş.
Çok Pink Floyd dinlemiş. Ama daha yenilerden Blonde Redhead’in ismini de veriyor. Sonra aniden konu The Beatles’dan açılıyor ve işin özüne doğru kısa ama mutlu bir yolculuğa çıkıyoruz. “Beatles bence dünyanın en harikası” diyor, biraz kendimden de tanıdığım bir abartıyla “Çok müthiş insanlar. Şarkılar o kadar basit ama o kadar iyi çözülmüş ki, işte o kadar.”
Masadan ‘And in her eyes you see nothing. No sign of love behind the tears, cried for no one’ dizeleri yükseliyor aniden. “Çok basit bir şey söylüyor ama bunu öyle bir söylüyor ki şurana (şurası dediği göğüs kafesi) bir şey oturuyor. İnanılmaz bir şey bence” diyor.

Bu kadarını beklemiyordu
“Bana çok fena bi şey oluyo kimseye olmuyo mu bu?” diye soruyorum dizelerin etkisiyle. Onaylıyor. Onaylamasını normal karşılıyorum. Çünkü ‘Hayvanlar’ ilk şarkıdan itibaren (ki bu ‘Aslında Bir Konu Var’ olur) insanın göğüs kafesine ‘Çat!’ diye oturuveren bir albüm. ‘O şurana oturan his’ insanı güzel güzel boğuyor. Çoğu yerde ‘avazın çıktığı kadar bağırma’ hissini de uyandırıyor. Kitabın kapağına (yani o ilk cümleye) bakıp aldığınıza pişman olmuyorsunuz. Bu yazının bu kadar dramatikleşmesinin sebebi de zaten albümün ta kendisi.
“Peki o his senin için temel bir şey mi?” diye soruyorum. “O benim için çok temel bir şey” diye yanıtlıyor büyük bir coşkuyla. “O olmazsa bence hiçbir şey olmaz. Bazen insanlar neler yapıyor diye bakıyorum. Sanki onu hissetmeden başka bir şey yapmaya çalışıyorlarmış gibi geliyor.” Albümün isminin ‘Hayvanlar’ olmasının sebeplerinden biri de bu. “Sadece düşünceyle bir şeye yoğunlaşamazsın. Şuranda hissettiğin şey o kadar önemli bir şey ki onu unutmaman lazım. Çünkü bütün düşüncelerin senin o hislerinden geliyor. Onlar olmasa ne düşüneceksin?”
Piyasaya yeni çıkmış bir müzisyen olarak biraz korkuya kapıldığını itiraf ediyor. ‘Böyle bir şey yapmak ne demek?’ diye düşünüyormuş. “Ama başka şansım yok. Bunu yapmak zorundayım çünkü bunu yapmak istiyorum” diyor. “Çok büyük bir risk alıyorsun ve bu insanı korkutuyor. Şarkının bu kadar yayılacağını bu kadar tutacağını tahmin etmemiştim. Ama öyle olunca ‘Oh ya ben bundan gerçekten hayatımı kazanabilirim’ dedim. Şunu da anladım, demek ki elinde gerçekten inandığın güçlü bir şey varsa başarabiliyormuşsun. İnsanlar çok sevdi şarkıyı ve ona bağlandılar. Çok güzel bir şey bu” diye devam ediyor.

‘Kelimelerle iyi oynarım’
Yasemin Mori’nin kendine has cümleleri var. Şarkı sözlerinde bu cümleleri fark etmemek olanaksız. “Kendini şair gibi görüyor musun?” deyince “Kelimelerle iyi oynayabildiğimi ve kelimelerle kendi yolumun olduğunu hissediyorum. Ama kendimi şair gibi hissetmiyorum. Mesela şiir de yazarım. Haiku falan yazıyorum. O şiiri söylerken bir ses yaratmayı sese yönelik olarak kelimelerle oynamayı seviyorum” diyor.
“Sabit kalsam olur mu?”, “Ah dedi senin durumun fena, ah dedi kalbinde bu neyin acısı?”, “Birileri farkında birileri farketmedi”, “Öldüm bak yerimi bıraktım yarına, yenilerime”, “Bir muz kadar ucuz neyiniz var? Sizi aldık daha neyiniz var?”, “Sür beni sarp kayalıklara oradan aşağısı başka yerin konusu.” Bu albümden sağ çıkmak imkansız.

Hayvanlar/ Yasemin Mori/ Irmak-Balet Plak

Yazı : Dilay Yalçın
Fotoğraf: Muhsin Akgün
Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder