13 Ağustos 2008 Çarşamba

Varoluş, Bir Yolculuktur.


Hikâyesi, myspace’e koyduğu ‘Aslında Bir Konu Var’ şarkısı ve bir o kadar çarpıcı videosu ile yol alan Yasemin Mori, ‘Hayvanlar’ adlı albümünü yayınlayınca şehir efsanesi ete kemiğe bürünerek müzik piyasasına yepyeni bir müzisyen selamı bıraktı. Alternatif müziğin kendi muğlaklığı içinde yolunu arayan ‘Hayvanlar’, her bir çalışmanın bir diğerini hatırlattığı işlere nazaran sağlam bir müzikal bütünlük sunuyor. Hit gayreti taşımayan, her biri kendiliğinden vuran şarkılar ‘Hayvanlar’ı sadece sene sonu listelerinin gediklisi değil, 2000’ler diliminin de sayılı albümünden birisi yapacağı kesin.

Mori’nin müziği öylesine kendine dönük ki bu kendi halindeliği şarkıcıyı çağdaşlarından ayrı tutarak yeni bir ifade alanı sunuyor. Müzisyen her şarkıda yapboz halini alıyor. Pop kuşağının tek atımlık şöhretlerine karşı, gerilimli ruhu, doyurucu vokali ve hikâye anlatıcısı tavrı ile Mori, müzikte ozan geleneğini sürdürmeye hevesli. Türkiye’de bir türlü rayına oturtulamayan alternatif müziğe yüreğiyle lehimlediği kişisel şarkıları ile yeni bir soluk getiren Yasemin Mori, hikâyesini anlatırken oldukça heyecanlı, bizse güçlü bir kadın vokali dinlemenin huzuru içindeydik.



»Ankara’da müzik yaparken İstanbul’a geliyorsun. Şehrin atmosferi bakımından Ankara’da müzik yapmakla İstanbul’da müzik yapmak farklı mı?

Ankara daha steril bir ortam. İstanbul’daki gibi aceleci olmaya gerek kalmadan, daha rafine üretim yapabiliyorsun. İstanbul’da var olmayı da tecrübe ediyorsun. İki şehrin kendine ait duyguları olsa da Ankara’da daha huzurluydum galiba.



»Manic Street Preachers bir defasında, “Huzursuzluğunla barışık olmayı öğren” diyordu. Bu formül işe yarar mı sence?

Huzursuzluğunu keşfettiğin an gitgide huzuru bulmaya çalışıyorsun aslında. Evet, bu iyi bir yöntem.



»‘Hayvanlar’ sound ve bütünlük yönüyle alternatif müziğin yansıması adeta. Türkiye’de alternatif müzikten bahsedebiliyor muyuz? Zira bu coğrafyada ya popülersindir ya da değilsindir.

İşi yaparken alternatifim ya da değilim diye düşünmüyorum. Benden çıkanlar bunlar oluyor. Alternatif müzik hem var hem yok gibi. Mesela, yaptıklarımız farklı olsa da Sagopa Kajmer benim için alternatif. O da bir yol bulmaya çalışıyor. Bu şekilde alternatife farklı kapılar açılıyor. Dışarıdan Jim Morrisson gibi. O da hikâyelerini anlatıyordu.



»Albüm adı olan ‘Hayvanlar’ın hikâyesi nereden geliyor? Bizim aklımıza ‘Hayvanlar’, insanların içgüdülerine set çekmesini, formüllerle hayatlarını yaşamaları geliyor. Böyle bir gönderme var mı?

Aslıda hayvanların temsil ettiği her şey. Onlar hâlâ güzel kalmayı başardıkları için... Çünkü insanlar içgüdüleriyle hareket etmiyor. Hatta sanki içgüdüleri ellerinden alınmış gibi geliyor. Medeniyetlerin inşası ile insanlık kayboldu. Varoluş için içgüdülere sahip çıkmak lazım.



»Varoluş yorumun nedir?

Yolculuk olarak ele alıyorum. Kendi yolum değil sadece, çevrem, şehir, dünya, her kim akla geliyorsa. Bazıları yeni formları düşlüyor. Pat diye açıklayacağım bir konu da değil. Ne yol biter ne yolculuk. Ben de yoldayken biriktirdiklerimi müziğe taşıyorum.



»Evde neler çalardı? Kulağına ilk takılan melodiler nelerdi?

Chick Korea dinlerdi ablam. Coltrane, Miles Davis’i hatırlıyorum. Queen ise ilk içselleştirdiğim gruptu. Sonra Jim Morrison dinlemeye başladım. İlhamsa, şu isim bu isim bana ilham verdi diyemem. Yer etmişlerdir ama derinlerde bir yerde.



»Benzetecek olursak vokalin Nil Karaimbrahilgil ile Portishead arası gibi tınlıyor. Kadın vokaller arasında dinlediklerin var mı?

Şarkı söyleyen, şarkı söylemek isteyen herkes güzel. Portishead’i çok dinliyorum diyemem. Zaten çok fazla kadın vokal dinleyemiyorum. Kadın vokaller içimde hep var gibi geliyordu ve onları dinlemek çok fazla anlamlı gelmiyordu. Ama Björk’ü dinlemek bambaşka bir deneyim mesela.



»Konseri nasıl buldun?

Güzeldi ama Björk için yetersizdi. Sanki daha başka olabilir gibiydi.



»Konserde Björk’ün Declare Independence şarkısında azınlıklarla ilgili yorum yapması bekleniyordu. Neticede Declare Independence hayli sağlam bir özgürlük manifestosu niteliğinde. Ne olduysa oldu Björk sesiz kaldı.

Çok da burada konser verdiğini düşünerek geldiğini sanmıyorum. Hem buradaki insanlara ne diyebilir ki? Türkiye’yi kimliksiz olarak gördüğünü düşünüyorum.



»Senin Türkiye kimliği yorumun nedir?

Her şey öylesine karışık ki... Arada kalmış bir ülke fotoğrafı gözümün önüne geliyor. Dayanabileceğim bir temel bulmak bile güç artık. Yüzüme yansıyan fotoğraf da albüme yansıyor. Her ne olursa olsun böyle bir ortamda şarkı söylemek beni ferahlatıyor.



»Müziğin yeni olmasına karşın dinleyiciler ve eleştirmenler nezdinde sahiplenilen bir müzik. Bu güven sonraki albüm için sende ikinci albüm sendromuna yol açar mı?

Heyecanlanmadan bu iş olur mu? Daha hissede hissede, daha rafine şekilde yol almak istiyorum. İlk albümde çok daha iyisini yapabileceğimi biliyorum. İkincisi için şimdiden çok heyecanlıyım. Ama öncelikle bu albümün anlaşılmasını istiyorum.



»Albümün en çarpıcı yönlerinden biri de her dinleyişte yeni bir sound, vokal yakalamak oluyor. Şarkılar her defasında değişiyor muydu?

Evde, orgumla hiçbir şeyi düşünmeden kendi aradığım sesleri bularak yeni armonileri keşfetmeye çalışıyorum. Bakıyorum müzik nasıl bir şey, nasıl akıyor.



»Masstival’de sahne almıştın. Konserler için heyecanlı mısın?

Türkiye her dakika konser verebileceğin kültür sanat ortamı mevcut değil henüz. Yaz dönemindeyiz, konser verilecek mekânlar belli, çoğu da book edilmiş (ayırtılmış) durumda. Sahne için, albümde çalıştığım Ozan Çolakoğlu ve Emre Irmak’la şarkıları yeniden şekle sokuyoruz. Yeni versiyonlarıyla söylemek benim için çok daha heyecanlı olacak.



»‘Aslında Bir Konu Var’da ise başlı başına ilişki formunu sorguluyorsun.

İlişki kendini en net gösterdiğin yer. Başka türlü var olmak isteyen birinin yeni yollar araması ile başka türlü var olmak isteyen birinin o yoldan çıkmak istememesini anlatan, kangren olmuş ilişki üzerineydi.



»Sorgulama ve yeni formlar araman albüm kapağı ve videoda da sürüyor. Kapakta sürreel bir ağaç resmi varken, yine videoda gelip sana yapışan insanlarla en son kökten kalkarak havalanabilen bir ağaca dönüşüyorsun. Müzikte çözümlemeden ziyade var olanın hikâyesi anlatılmak daha zor değil mi?

Başka bir dil mevcut mu emin değilim ama hayatı anlamak hayatı sorgulamaktan geçiyor. Ben sadece kendime yol açıyorum.



»Kadın şarkıcılar erkeğin yanında öteki konumuna çekilirken sen vokalinle bu çemberi kırıyorsun. Ses tonundaki maskülenlik akla Nico’yu getiriyor. Dinler miydin?


Bayılırım. Velvet Underground sevilmez mi ya?

Birgün Gazetesi

İletişim bölümünden bana yazıp bu yazıdan haberdar olmamı sağlayan okuyucuma teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder